Üç muhalefet partisi bir araya gelmeden hükümet kuramıyorlar ama bir araya da gelemiyorlar. HDP paralellerin düdüğü ile oyunda..
İKİ BAYRAM ARASI HÜKÜMET
Seçimi kaybettiklerini anlamaları bir ay sürdü. Şimdi bir de hükümet kuramayacaklarını anlamalarını bekleyeceğiz.
Gerçi aralarında hala “nasıl salladık?” kafasıyla 2002’den beri hiçbir şey algılayamamış olanlar da var ama artık onların durumu kronik.
Üç muhalefet partisi bir araya gelmeden hükümet kuramıyorlar ama bir araya da gelemiyorlar. HDP paralellerin düdüğü ile çoktan hizaya gelse de MHP gelmiyor.
AK Parti-CHP koalisyonu, hem Türk, hem de Kürt milliyetçilerini hükümet dışına atıyor
AK Parti –MHP koalisyonu da çözüm sürecini dışarıda bırakıyor.
Güneyimizde sıcak savaş sürüyor, Ukrayna karışık, Yunanistan batmış durumda ve Türkiye’nin bir hükümeti yok.
Oysa Türkiye’nin hükümetsiz kalmak gibi bir lüksü yok.
Dün itibariyle hükümeti kurmak görevi Sayın Davutoğlu’na verildi. Ama korkarım iki bayram arası sürer bu iş.
Tam da başkanlık sisteminin kıymetini anlamamıza yarayacak bir dönem yaşıyoruz.
Meclis başkanı seçildi bir tantana
Şimdi de meclis başkanlık divanı seçilemiyor.
Başkanın da divanın da yaptıkları iş tamamen sembolik
Bu arada dumanlı havadan yararlananlar 3. köprüyü, 3. havalimanını durdurma çabasında
İngiliz haber ajansı Reuters “Seçim, Erdoğan’ın daha fazla nüfuz elde etme hayallerini suya düşürdü” diyor Aslında “daha fazla nüfuz edinmesinden korkulan” Erdoğan değil, seçimle gelen herkestir. Batı ister ki seçilen orada kukla gibi otursun, etkisi olmasın. Milli irade oluşmasın. Çünkü zayıf koalisyon hükümetleri ile iş yapmak, istediğini kabul ettirmek, IMF’nin kapısında dilendirmek daha kolaydır. 80 yıldır yapılan da buydu. Belki Ecevit, Demirel de bir şeyler yapacaklardı, projeleri vardı, ama hiçbirinin 1,5-2 yılı geçen hükümetleri olmadı ki... 1,5 yılda hangi proje tamamlanır, hangi uzun vadeli plan yapılabilir?
Yabancı basında tezvirat devam ediyor.
Reuters, “Erdoğan, hükümet kurma yetkisini Meclis Başkanlık Divanı oluşturulmasından sonra vereceğini söyleyerek muhalefet milletvekillerinin kendisini hükümetin kurulmasını geciktirmekle suçlamalarına neden oldu.” diyor. Muhabir de bir Türk. Şimdi bu Türk vatandaş bilmiyor mu ki Meclis Başkanlık Divanı kurulmadan koalisyon çalışmaları başlatılması Anayasa’ya aykırıdır ve Divan, parlamenter sistem içerisinde yürütmeye çelme takmak için kurulmuş onlarca tuzaktan birisidir?
“Hükümetin kurulmasını geciktirmek” de ayrı bir ironi. Sanki muhalefet hükümeti kuracak kıvama gelmiş de elinden bu hak alınmış gibi.
Yani Batı’nın gönlünden geçen bir koalisyon kurulması ama içinde Erdoğan gibi gerçekten “milli” bir lider zinhar bulunmasın.
Yerli kolonyalistlerimiz de tabi ki aynı fikirde.
Yalnız Erdoğan nefreti o kadar gözlerini bürümüş ki, Yunanistan’ı IMF önünde diz çöktürenlerle Erdoğan’ı diz çöktürmek isteyenler aynı güçler olmasına karşın Tsipras’ı kahraman, Erdoğan’ı sultan ilan ediyorlar.
Kafalar o derece karışık.
Yunanistan ile empati yapılıyor. Türkiye ile yapılamıyor.
Diren Yorgo
Tamam da, Yorgo’nun aldığı asgari ücret bizimkinin 4 katı. Yorgo saat üçte dükkânı kapatıp, üç otuzda Uzo’nun başına oturuyor (bizde aslan sütü de tabir edilen içki diyeyim de ipucu olsun). Şimdi benim 800 TL asgari ücret alan işçimin vergileri ile Yorgo’yu kurtarma operasyonu öneriyor samanlık kaçkını ultra devrimci arkadaş.
Madem antikapitalistsin, antiemperyalistsin, Küba gibi, kapitalizmle hiçbir diyaloga girmezsin, aç kalırsın ama yine de muhatap almazsın, kredi çekmezsin, borçlanmazsın. Sen AB bölgesinde krallar gibi yaşa, aldığın borçlarla sahte bir yaşam seviyesi kur, sürdürülemez bir yüksek asgari ücret öde, sıra borç ödemeye gelince “vay ben anti-emperyalistim” diye slogan at. Kapitalizmin nimetlerinden yararlan, sonra sistem içinde sosyalistçilik oyna…
Solcularımızın en büyük hatası bu, sistem içinde kal, yararlan ama sistem karşıtı görün.
Onun içindir ki bizim Nişantaşı’nda devrimciler, Van’da muhafazakârlar yaşar.