D­N­A­,­ ­z­a­t­e­n­ ­p­a­t­l­a­m­a­k­t­a­ ­o­l­a­n­ ­s­o­ğ­u­k­ ­h­a­v­a­ ­d­e­p­o­s­u­n­u­ ­n­a­s­ı­l­ ­b­o­z­a­b­i­l­i­r­?­

D­N­A­,­ ­z­a­t­e­n­ ­p­a­t­l­a­m­a­k­t­a­ ­o­l­a­n­ ­s­o­ğ­u­k­ ­h­a­v­a­ ­d­e­p­o­s­u­n­u­ ­n­a­s­ı­l­ ­b­o­z­a­b­i­l­i­r­?­


Tüm dünyada, tüm alanlarda sürekli olarak muazzam miktarda veri üretilir: her yıl artık zettabayt olarak ölçülmektedir (1 zettabayt = 1 milyar terabayt). Bununla birlikte, bu veri okyanuslarının işlenmesi ve depolanması, özellikle yapay zeka (AI), akıllı video teknolojileri ve analitik uygulamalardan yararlanan şirketler için bir zorluktur. Talep ile şirketlerin fahiş maliyetler olmadan verimli bir şekilde depolamayı karşılayabilecekleri arasındaki boşluk genişlemeye devam ediyor.

Ama tüm bu verileri nerede saklamalı? Üretilen verilerin çoğu, yapay zeka veya gelecekteki analizler için potansiyel olarak ilgi çekici olan yapılandırılmamış bilgilerden (CCTV, sensörler, fotoğraflar vb.) oluştuğundan, soğuk depolama veya uzun vadeli arşivleme patlama yaşıyor.

Soğuk depolama, aktif olarak anında ve düzenli olarak kullanılmayan ve bu nedenle arşivlenen veriler için idealdir. Şu anda en güçlü büyümeyi kaydeden veri depolama segmenti olması boşuna değil: 2025 yılına kadar dijital verilerin %60 ila %80’i gerçekten arşivlenebilir. Ayrıca, bu yöntem birincil depolamadan çok daha ucuzdur.

Soğuk depo arşivleri genellikle manyetik bantlarda veya sabit disklerde depolanır. Bu ortamlar genellikle daha ucuzdur, daha büyük kapasiteler sunar ve flash bellek depolama aygıtlarından (katı hal sürücüler gibi) daha uzun raf ömrü sunar. Soğuk depolamanın iyi bir çözüm olup olmadığını bilmek için şirketler, bu verilere ne sıklıkta ve hangi zaman diliminde erişmeleri gerektiğini kendilerine sormalıdır.

Bugün, yeni nesil sabit diskler, soğuk depolamanın yıldızları arasındadır. Arşivlere erişimi hızlandırırlar ve daha da iyisi, toplam sahip olma maliyetini büyük ölçüde azaltırlar. Artan yüzey yoğunluğu, mekanik çalışma ve kullanılan malzemeler açısından yenilikler: Bütün bunlar ondan yararlanmanızı sağlar. Ancak veri depolama mimarisi, sürekli bir hızda optimizasyonlardan da yararlanıyor.

Çok uzun süreli (100 yıl ve üzeri) arşivleme konusunda yeni çözümlere ve yeniliklere ihtiyaç vardır.

DNA’nın moleküler yapısına dayanan DNA depolama, özellikle umut vericidir. Bilim kurgu gibi görünmekten uzak, bugün mümkün kılınan bu teknoloji, veri depolamanın geleceği üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu fikir birkaç on yıl önce doğmuş olmasına rağmen, son yıllarda genetik mühendisliği ve dizileme alanındaki muazzam gelişmeler DNA depolamanın yolunu açmıştır.

DNA molekülleri, dört element içeren bir nükleotit zincirinden oluşur: adenin, timin, guanin ve sitozin (ATGC). Veri depolama için, yalnızca bilgiyi içeren ikili kodun bir ATGC dizisinde kodlanması gerekir. Daha sonra bu şablondan yapay DNA oluşturulur, bu daha sonra sıralanabilir ve daha sonra geri çevrilebilir. (Elektro)manyetik veya optik sistemler yerine, DNA depolama, verileri depolamak için kimyayı kullanır.

Dijital medyanın birkaç on yıllık bir raf ömrü varken, DNA tabanlı arşivlerin raf ömrü birkaç bin yıldır. DNA sabit kaldığı için, veriler eskimiş formatlarla veya uzak gelecekte bile bulunamayan sürücülerle ilgili sorunlardan etkilenmeden mükemmel bir şekilde okunabilir kalacaktır.

DNA depolama, yoğunluk açısından da rakipsizdir. Örneğin, küçük bir küre (sentetik DNA, nemden korumak için silika kapsüllerde saklanır), örneğin milyarlarca gigabayt veri tutabilir. Bu, çoğu modern manyetik bandın kapasitesini 100.000 mertebesinde bir çarpanla aşıyor.

DNA veri depolamasının tüm potansiyelini ortaya çıkarmak için Western Digital, Twist Bioscience, Illumina ve Microsoft birlikte, o zamandan beri diğer saygın şirketlerin katıldığı DNA Veri Depolama Birliği’ni oluşturdu. Twist Bioscience, iki yıl önce bir Netflix dizisinin ilk bölümünün tamamını DNA’da saklayarak bu teknolojinin etkinliğini kanıtladı…

Önümüzdeki yıllarda bu alandaki ilerlemeyi görmek için bağlantıda kalalım!



genel-15

Popular Articles

Latest Articles