J­o­k­e­r­ ­F­i­l­m­i­n­d­e­n­ ­A­k­ı­l­l­a­r­a­ ­K­a­z­ı­n­a­n­ ­1­5­ ­S­a­h­n­e­

J­o­k­e­r­ ­F­i­l­m­i­n­d­e­n­ ­A­k­ı­l­l­a­r­a­ ­K­a­z­ı­n­a­n­ ­1­5­ ­S­a­h­n­e­

Joker, çoğu insanın beklediğinden çok farklı bir film olsa da 1.074 milyar dolarlık gişe hasılatı ile büyük bir başarı yakaladı. Bu başarıya rağmen birçok tartışmaya da sebep oldu. Çünkü Heath Ledger ile özdeşleşen Joker karakterinden çok farklı ve aslında bi o kadar da rahatsız edici bir Joker hikayesi izledik. Acı ve yalnızlıkla boğuşan Arthur Fleck ve onu görmezden gelen Gotham şehrinin karanlık hikayesi. 

Joaquin Phoenix'in muhteşem performansı ile Joker karakterine oldukça farklı ve cesur bir bakış getirdi. Arthur Fleck’in nasıl Joker olduğunu, bu sürecin ruhsal ve fiziksel sebeplerini izlediğimiz film oldukça çarpıcı sahneler ve repliklerle Joker karakteriyle daha fazla empati kurduk. Filmin insanı içine çeken yapısı sayesinde bu etkileyici hikayeden birçok anekdot, birçok sahne ve olay akıllarda yer ediniyor. Biz de Joker izlemek isteyenleri tekrardan kurtaracak en iyi sahneleri derledik.

Film de Arthur’un gülüşünün sebebi olan rahatsızlık gerçekte de var olan Psödobulbar etki ya da PBA hastalığıdır. Bu rahatsızlık, insanların gülüşlerini kontrol edememesine ve fazla gülmekten acı çekmesine sebep olur. Arthur Fleck karakteriyle söz konusu rahatsızlığın nasıl insanlardan uzaklaşmaya sebep olduğunu ve yalnızlaştırdığını da görüyoruz.

Joker’in kontrol edemediği gülüşünden rahatsız olan insanlara verdiği kartta ise ’’Gülüşümü affedin: Bir hastalığım var..’’ yazar. Kartın arkasında ise ’’O anki ruh haline uymayan ani, sürekli ve kontrol edilemeyen gülmeye sebep olan bir hastalık. Beyin hasarı veya belli nörolojik hastalıkları olan insanlarda görülüyor’’ Yani aslında Arthur, gerçekten bir işkence çekmekte, hem fiziksel hem de ruhsal olarak canı fazlasıyla yanmaktadır.

Batman filmlerinde Gotham şehrinin yozlaşmış ve kötürüm bir halde olduğunu sıkça görmüşüzdür. Arthur’un hikayesinde ise Gotham’ın aslında çok daha kötü bir halde olduğunu ve insanların acımasızlığını görüyoruz. Şehrin Arthur üzerindeki etkileri onun Joker olmasında oldukça etkilidir.

Filmin hemen başında bir grup serseriden dayak yiyen Arthur psikologla olan konuşmasına bu cümleyle başlar. Aslında bu sahne, filmin devamında her şeyin nasıl kontrolden çıktığını izlediğimiz filmin bir özeti.

Görmezden gelinme ve dikkat edilme Joker filmindeki en güçlü temadır. Arthur zor durumda ve yardıma ihtiyacı olan bir insandır. İnsanlar ise onu görmez, dinlemez, umursamazlar.

Psikologla olan sohbetlerinden birinde Arthur bir şey anlatırken psikolog başka bir konuyla lafını keser. Arthur ise Psikoloğu şu sözlerle eleştirir: "Dinlemiyorsun değil mi? Her hafta aynı soruları soruyorsun? İşin nasıl? Olumsuz düşüncelere kapılıyor musun? Tek düşündüğüm olumsuz düşünceler ama sen yine de dinlemiyorsun" der. Filmin devamında ise Arthur’un Gotham şehrinin ve insanların dikkatini çekmek için neler yapabileceğine şahit oluyoruz.

Joker filminde Thomas Wayne, Batman filmlerinde izlediğimiz gibi kendini Gotham’a adamış bir iş adamından çok daha farklıdır. Fakirleri ve zor durumda olanları pek önemsemeyen bir belediye başkan adayı olarak görülür. Arthur’un metro da üç Wayne Holding çalışanını öldürmesinden sonra Wayne bir televizyon programına çıkar. Çalışanlarını öldüren kişiyi yani Arthur’u palyaço maskesinin arkasına gizlenen bir korkak olarak tanımlar. Başarılı insanların başarısız korkakları her zaman bir palyaço olarak göreceğini söyler.

Metroda üç kişiyi öldürdükten sonra cinayetlerin dikkat çektiğini gören Arthur kendine yeni bir amaç edinmiş gibi hisseder ve fark edilmenin verdiği mutluluğu yaşar. Ayrıca bu eylemi şehirdeki diğer umutsuz ve dışlanmış insanlara ilham veriyor gibi görünür. Psikologla olan görüşmelerinden birinde düne kadar kimsenin onu fark etmediğini ama artık insanların fark etmeye başladıklarını söyler.

Filmde duygusal bir ilişkiye girdiği komşusu Sophia, sokakta yürürken gördükleri gazetedeki haber üzerine ’’Bence bunu yapan bir kahraman.’’ der. Hemen ardından ise palyaço maskeli bir insan taksiyle geçer. Arthur fark edilmenin de ötesinde bir devrimin sembolü olmak üzeredir.

Arthur’un günlüğünde yer alan espriler ve karalamalar aslında Joker’in zihninde bir yolculuk gibidir. Komedyen olma hayalini başaramamış olmasının sebebi Arthur’un rahatsız edici mizah anlayışının diğer insanlardan oldukça farklı olmasıdır. 

Arthur’un günlüğüne gördüğümüz hemen her karede ise bu cümleyi görürüz. Bu onun sürekli etrafında dolandığı bir fikirdir. İçinde bulunduğu durumdan ve yaşantısından ne kadar mutsuz olduğunu dile getiren bu cümle aynı zaman da çok daha büyük bir amacın parçası olduğuna inancını da gösteriyor.

Arthur yaşadığı tüm sorunlara rağmen, insanların istediği gibi olmaya çalışır. Biraz yakışıklı olmayı, insanları güldürebilmeyi, doğru sosyal ilişkiler kurmayı amaçlar. Ancak hem psikolojik sorunları hem de PBA hastalığından kaynaklı bu konularda oldukça başarısızdır. 

Hastanede annesiyle konuşurken bir itirafta bulunur. Joker hayatı boyunca sürekli gülmesine ve tek amacı da insanları güldürmek olmasına rağmen hiç mutlu olmamış bir palyaçodur.

joker-3

Arthur Her ne kadar dünyaya ve insanlara neşe katmak istese de insanlar bunu ondan istemiyor. Bu da Arthur’un hayatının trajedisinin bir başka boyutu olarak önümüze çıkar. Bu olumlu bakış açısını korumak için mücadele etse de üzerine yığılan sorunlarla ba ederken bu oldukça zor bir hal alır.

Hastanedeki sahnenin devamında annesini öldürmeden hemen önce ise Arthur bu çıkarımı dillendirir: ’’Eskiden hayatımın bir trajedi olduğuna inanırdım ama artık farkındayım basit bir komediden ibaretmiş.’’

Hayatında her şey kötü gitmesine rağmen Arthur Sophie ile tanışır. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da başarısız olan Arthur artan deliliğiyle birlikte kontrolü iyice kaybetmeye başladığında Sophie’nin evine girer. Salonda otururken Sophie gelir ve bu soruyu sorar. ’’Ne işin var burada? Yanlış dairedesin. Adın Arthur, Değil mi?’’ 

Replik çok etkili değil gibi gözükse de biz bu sahnede Arthur’un içinde bulunduğu tek mutlu ilişkinin, onun kafasının içinde olduğunu ve kendi hayal dünyasında bir aşk yaşadığını anlıyoruz.

D.C. evreninden bildiğimiz Joker tam bir anarşist olsa da bu filmde Arthur Çok farklı bir kötü adam imajı yaratıyor. Aslında acı içinde ve yalnız bir adam olsa da kendi şiddet eylemleri ile Gotham’ın umutsuz ve dışlanmış insanlarına ilham oluyor. 

Bir devrim sembolü olduktan sonra tutuklu halde polis aracında giderken sebep olduğu kaosu ve yıkımı görünce mutlulukla polislere bu soruyu sorar. Arthur sebep olduğu ve yarattığı şeyle gurur duymaktadır.

joker-2

Joker filmi zihinsel sağlık durumunun etkisi ve insanların bu duruma verdikleri tepkileri yüzümüze çarpan bir yapımdır. Arthur ciddi bir akıl hastalığına sahip olmasına rağmen insanlar onu görmezden gelir ve önemsemez. Günlüğünde ise bir karalama özellikle dikkat çekicidir: "Akıl hastalığına sahip olmanın en kötü yanı, insanların sanki yokmuş gibi davranmanızı beklemesidir."

Joker filminin temeli insanların Arthur’u kabul etmemesi ve anlayışsız yaklaşımları üzerine kuruludur. Joker’i yaratan insanların kendisidir ve Arthur’a sadece olmak düşmüştür. Zaten insanlardan beklediği ilgi ve alakayı göremeyen Arthur annesinden ,Thomas Wayne’in babası olduğunu öğrendiğinde onunla tanışmak için bir fırsat yaratır.

Karşı karşıya geldiklerinde ise sohbet Arthur’un umduğu gibi gitmez ve Thomas bunun bir yalan, annesinin bir deli Arthur’un ise evlatlık olduğunu söyler. Hayatı iyice alt üst olan Arthur ise dayanamaz ve isyan eder.

Arthur’un hikayesi ilerledikçe film sürekli olarak gerçeklik algısıyla oynar. Arthur’un zihnindeki kimi şeylerin gerçek, gerçek olduğunu düşündüğümüz kimi şeylerin ise bir hayal ürünü olduğunu görürüz. Bu dinamik, her şeyin Arthur’un kafasındaki bir şakadan ibaret olabileceği fikrini de yaratır.

Sokaktaki isyanlarda bir lider gibi halkını selamlayan Arthur son sahnede Arkham Akıl Hastanesi’nde doktorla görüşmedeyken aklına gelen bir şakaya güler. Doktor ne olduğunu sorduğunda ise Arthur bu cevabı verir. Haksız da sayılmaz onu anlayabilmek gerçekten oldukça zor.

Arthur, Murray Franklin’in şovuna çıkmak için kuliste beklerken Franklin gelir. Franklin’den Arthur’u Joker olarak izleyicilere tanıtmasını ister. Çizgi romanlarda karakterin hileli doğasına atıfta bulunmak için kullanılan bu isim, filmde kendisine edilen hakareti unvan olarak seçen Arthur’la farklı bir anlam kazanır. İnsanlar tarafından normal olmadığı için dışlanan ve kabul görmeyen Arthur, bu unvanı kabul ederek aslında normal olmaya çalışmaktan vazgeçer ve olduğu şeyle barışır. 

Arthur, kendisiyle dalga geçen Murray Franklin’in şovuna davet edildiğinde, bunu hem Joker olarak ilan edilerek toplumun dikkatini çekmek hem de olduğu şeyden toplumu sorumlu tutmak için kabul eder.

Programda metrodaki üç kişiyi öldürdüğünü açıklamasından sonra stüdyo gittikçe gerilir. Murray Arthur’u susturmak istediğinde ise Arthur son bir espri yapar: ’’Akıl sağlığı yerinde olmayan yalnız birini ona çöp gibi davranıp dışlayan bir toplum ile karşı karşıya getirirsen eline ne geçer? Ne geçeceğini söyleyeyim. Hak ettiğini bulursun!’’ bu son espriden sonra Arthur silahını çıkartır ve Murray Franklin’i suratında vurur.

Joker'in akıllara kazınan sahnelerini ve sözlerini derlediğimiz listemizin sonuna geldik. Sizin aklınıza kazınan başka bir replik ya da sahne varsa yorum yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.

Popular Articles

Latest Articles