O­r­t­a­l­a­m­a­ ­S­ı­c­a­k­l­ı­k­ ­­A­l­t­ ­T­a­r­a­f­ı­ ­1­,­5­ ­-­ ­2­ ­D­e­r­e­c­e­­ ­A­r­t­ı­n­c­a­ ­N­a­s­ı­l­ ­O­l­u­y­o­r­ ­d­a­ ­T­ü­m­ ­D­ü­n­y­a­­n­ı­n­ ­İ­k­l­i­m­i­ ­A­l­t­ü­s­t­ ­O­l­u­y­o­r­?­

O­r­t­a­l­a­m­a­ ­S­ı­c­a­k­l­ı­k­ ­­A­l­t­ ­T­a­r­a­f­ı­ ­1­,­5­ ­-­ ­2­ ­D­e­r­e­c­e­­ ­A­r­t­ı­n­c­a­ ­N­a­s­ı­l­ ­O­l­u­y­o­r­ ­d­a­ ­T­ü­m­ ­D­ü­n­y­a­­n­ı­n­ ­İ­k­l­i­m­i­ ­A­l­t­ü­s­t­ ­O­l­u­y­o­r­?­

İklim değişikliği, iklim krizi, küresel ısınma… Bu terimleri son yıllarda sık sık duyar olduk. Haberlerde, sosyal medyada her gün bu konuda bir şeylerle karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksek. 

Peki ne diyor bu haberler? Küresel olarak ortalama sıcaklık 2030 yılına kadar 1,5 derece artmış olacak, bu geri dönülemez sınırımız ve her şey giderek daha kötü olacak. Orman yangınları, öldürücü sıcak hava dalgaları, seller, sular altında kalacak şehirler… Bir dakika… Sadece 1,5 derecelik artış mı bunlara sebep olacak? 1,5 derecelik sıcaklık artışı günlük olarak bile yaşanan bir durum, nasıl olacak da dünyayı bu kadar sarsacak?

''Cidden bu kadar insan 1,5 derecelik sıcaklık artışı için mi yaygara koparıyor? Nedir ki 1,5 derece. Al işte sana kanıt, iklim krizi diye bir şey yok!''

Konuya yüzeysel bir bakış atan herkesin aklına yukarıdaki gibi bir cümlenin gelmiş olması muhtemel. Çünkü 1,5 derecelik ortalama sıcaklık artışının felaketlere sebep olabileceği düşüncesi kulağa biraz garip gelebiliyor. Fakat durum aslında hiç de öyle değil. Gelin, tane tane açıklayalım.

İklim krizi çalışmalarında kullanılan 'ortalama sıcaklık artışı' ifadesi, bunun ne anlama geldiğini bilmeyenler için haklı olarak kafa karıştırıyor ve yukarıda saydığımız soruları sorduruyor. Peki ne anlama geliyor bu 'ortalama sıcaklık artışı'?

Aslında 'ortalama' kelimesi burada bize anlamamız gereken her şeyi sunuyor. İklim krizi ile ilgili kullanılan bu ifade, dünya genelinde bir yılın ortalama sıcaklığını ifade ediyor. Yani tüm dünyada sıcaklıkların yalnızca 1,5 derece arttığı anlamına ya da belirli bir günde-bölgede 1,5 derecelik bir artış olduğu anlamına gelmiyor.

İklim krizi, dünyanın her yerini aynı oranda etkilemiyor. Kimi bölgelerde sıcaklıklarda ciddi artışlar meydana gelirken kimi bölgelerde ise daha önce hiç olmadığı kadar şiddetli fırtınalara, soğuk hava dalgalarına neden oluyor. 

Örneğin bu 1,5 derecelik artış orta enlemlerde ortalama 3 derece olarak kendini gösterecek. Daha soğuk enlemlerde ise en soğuk gecede 1,5 derecelik bir ortalama artış kendin 4,5 derecelik bir artış olarak gösterecek.

Şu yanılgıyı da önlemek gerekiyor; sıcaklıklardaki 1,2,3 derece gibi kulağa yüksek gelmeyen artışlar zaten önemli. Çünkü bu ufak değişimler nem, yağış gibi pek çok konuda etki ediyor. Dengedeki ufacık bir sarsıntı bile büyük sonuçlar doğuruyor. 

İklim krizi ve küresel ısınma ile ilgili bir diğer soru işareti de burada başlıyor. Madem dünyanın her yerinde sıcaklıklar çok artmıyor, hatta bazı yerlerde daha güçlü fırtınalar, seller yaşanıyor, o zaman küresel ısınma gerçek değil mi? 

İklim krizi ile ilgili en yaygın yanlışlardan biri, bu krizin dünyanın her yerinde hava sıcaklıklarını aynı derecede ve şekilde etkilediği düşüncesi. Halbuki öyle değil. Yukarıda da söylediğimiz gibi, dünyanın her bölgesi farklı etkileniyor. Bunun etkilerini ülkemizde de gördük.

Özellikle geçtiğimiz senelerde bir yandan aşırı sıcaklar ve orman yangınlarıyla mücadele ederken bir yandan Karadeniz'de yaşanan sel felaketiyle baş başa kaldık. Kış mevsimi boyunca pek çok bölgede yıllardır yaşanmamış şiddette kar fırtınaları yaşandı, şehirler elektriksiz kaldı.

Bunların hiçbiri tesadüf değil; hepsi iklim krizi ile ilgili. Fakat konuyu daha iyi anlayabilmek için iklim değişikliğinin tam olarak ne olduğuna bir göz atalım. 

İklim değişikliği, tüm dünya genelinde iklimde yaşanan dengesiz ve uzun süreli değişimleri ifade ediyor. Her ne kadar son yıllarda halk arasında da konuşulan bir gündeme dönüşmüş olsa da bilim insanlarınca 30 yıldan fazla süredir bu konu araştırılıyor ve etkileri hesaplanıyor. Yani yeni bir konu değil.

Peki ne oldu da iklim 'değişmeye' başladı? İşte bu noktada da devreye insan faktörü giriyor. 1800'lü yılların sonundan itibaren, sanayi devrimi ve devamında gelen tüm 'gelişmeler' ile kömür, petrol gibi fosil yakıtların kullanımı arttı. 

Fosil yakıtlar, Dünya'yı saran, Güneş'in ısısını hapseden ve sıcaklıkları yükselten bir örtü gibi davranan sera gazı emisyonları üretmeye başladı. Ayrıca artan dünya nüfusu ve kullanılan enerji miktarının sürekli artması, şehirleşme ile birlikte dünya üzerinde ormanların azalması, hayvancılığın bir endüstri haline gelmesi gibi türlü faktörler bir araya gelince söz konusu ısınma hızlandı ve etkisi de arttı. 

Isınmanın etkisiyle birlikte atmosferdeki nem oranı da artmaya başladı. Bu da yağış dengelerini bozdu. Daha fazla kasırga, aşırı yağış gibi olaylar yaşanmaya başladı. Yani ısınma bir yanda dünyanın kimi bölgelerini kavururken, bir yandan da aynı ısınmanın etkisiyle farklı bölgelerde daha sert 'yağışlar' ve aşırı soğuk hava olayları ortaya çıktı.

Ne yazık ki iklim değişikliğinin bu türden etkilerini her geçen sene daha çok hissedeceğiz. Bunun önüne geçebilmek için ise uzmanlar 'ortalama sıcaklık' artışının 1,5 derecede durdurulması gerektiğine inanıyor. Bunun sebebi ise ortalama sıcaklık artışı 2'ye ve ardından daha yüksek sıcaklıklara çıktığı andan itibaren etkilerin katlanarak ne seviyelere çıkacağını hesaplamış olmaları. 

Her ne kadar tüm dünyada hükümetler ve dev şirketler karbon ayak izlerini azaltmak ve iklim değişikliğini önlemek için türlü önlemler açıklasalar da, bilim insanlarından gelen araştırma sonuçları, krizin etkilerinin giderek arttığını ve tahmin edilenden daha hızlı ilerlediğini gösteriyor…

Kaynaklar: climate.nasa.gov, npr.org, Reuters, teyit.org, climaterealityproject.org, United Nations, BBC, yaleclimateconnections.org, EU Science Hub

İLGİLİ HABER

Bir Sabah Aniden 2050 Türkiyesi'nde Uyansaydınız Neyle Karşılaşırdınız?

Popular Articles

Latest Articles