C­u­m­h­u­r­i­y­e­t­i­n­ ­İ­l­a­n­ı­n­d­a­n­ ­S­o­n­r­a­ ­A­t­a­t­ü­r­k­­ü­n­ ­B­a­ş­l­a­t­t­ı­ğ­ı­ ­E­ş­s­i­z­ ­K­a­l­k­ı­n­m­a­ ­P­r­o­j­e­s­i­:­ ­A­h­i­m­e­s­u­t­

C­u­m­h­u­r­i­y­e­t­i­n­ ­İ­l­a­n­ı­n­d­a­n­ ­S­o­n­r­a­ ­A­t­a­t­ü­r­k­­ü­n­ ­B­a­ş­l­a­t­t­ı­ğ­ı­ ­E­ş­s­i­z­ ­K­a­l­k­ı­n­m­a­ ­P­r­o­j­e­s­i­:­ ­A­h­i­m­e­s­u­t­

Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde kurulan genç Türkiye, kuruluşundan kısa bir süre sonra patlak veren Büyük Buhran’dan yara almadan kurtulmuştu. Büyük Buhran, dünya çapında 50 milyon işsizin olduğu, bugün trilyon dolarların döndüğü Silikon Vadisi’nde insanların sokaklarda kaldığı bir küresel ekonomik krizdi. Aynı yıllarda Türkiye, ürettiği malları standartlaştırmak için resmi kurumlar kurmaya başladı. Bir başka deyişle dünya işsizlikten kırılırken, Türkiye’nin derdi yeni bir cumhuriyet olarak daha fazla üretmekti.  

Bu kolay olmadı, çünkü her şeyin en başında ülke nüfusunun %80’i köyde yaşıyordu. Ülkedeki 40 bin civarındaki köyün 37 bininde elektrik, ulaşım ve eğitim gibi hayati sorunlar vardı. Nüfusun büyük bir bölümü köyde olduğu için, geleceğin Türkiye’sini inşa etmek için köylerden başlamak gerekiyordu. Genç cumhuriyetimizin politikası halkı merkezine almaktı. Üretmek için bilmek, bilmek için öğrenmek, öğrenmek için de imkan gerekiyordu.

Türkiye topraklarındaki insanların bir numaralı geçim kaynağı tarımdı. Devlet, tarımını desteklemek için savaş yıllarının son bulmasını beklememişti. Köylülerin, sağlık sorunlarıyla nasıl mücadele edeceklerini de bilmesi gerekiyordu.  

1924 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi ile köy kalkınmasının temelleri atılmış, üretimdeki vergi yükü kaldırılmıştı. Hastalıklara karşı kırsal kesimlerde yer alan bataklıklar kurutulmaya bile başlandı. Ardından köylere sağlık hizmetleri götürülmeye başlandı. Bu çalışmaları köy kütüphaneleri, posta ve telefon merkezleri takip etti. 1924 ila 1933 yılları arasındaki 9 yıllık dönemde 1 milyon 821 bin ağaç dikilti. Bu ağaçlar, hem genç cumhuriyeti hem de yaşadığı köyde aldığı eğitim ile dünyaya açılacak genç vatandaşları temsil etti.   

Atatürk’ün planı, imkanların kısıtlı olduğu köylere eğitim, üretim ve toprak reformu için fırsatlar götürmekti. Takvimler 1928’i gösterdiğinde ilk geniş kapsamlı çalışmalar başlatıldı. Örnek Köyler Projesi’yle Ankara - Eskişehir arasındaki bölgeye örnek köyler inşa edilmesi planlandı. Her 25 kilometrede bir, bozkırın ortasındaki vaha gibi görünen doğaya sahip, eğitim ve sağlık imkanları yüksek düzeyde olan köyler planlandı.

Ahimesut Numune Köyü, genç Türkiye’nin kalkınma planındaki ilk göz bebeği oldu. Ahimesut’un arazisini bizzat Mustafa Kemal satın almıştı. Köy planının hazırlanması için Asaf İlbay görevlendirildi. Köylere yapılacak çarşılar, yollar, sağlık merkezleri, kütüphaneler, resmi kurum binalar, ormanlık alanlar bu projeyle standart haline getirildi. Yapılan son düzenlemelerle Ahimesut Numune Köyü’nün mimarisi de Ernst Arnold Egli’ye emanet edildi. 1928 yılı içerisinde çalışmalar somut bir noktaya taşınmış oldu.

Ahimesut’ta 5 kişilik bir ailenin rahatça barınabileceği modern evler, tarım alanları, modern hayvancılık tesisleri, Selçuklu tarzı hanı, hastane, istasyon, radyo verici merkezi gibi yapıların dışında, hala göğsümüzü kabartan bir şey daha bulunuyordu. Türk Hava Kurumu Türkkuşu Tesisleri adında bir de uçak fabrikası vardı. Bir zamanlar bozkırdan ibaret olan bölge, çok kısa süre içerisinde kalkınma merkezi haline getirildi.

Bölge ilerleyen yıllarda gelişmeye ve dışarıdan göç almaya başladı. Türkiye’nin geri kalanındaki diğer örnek köylerde aynı şekilde birer yerli üretim, tarım merkezi, eğitim yuvası haline gelmeye başladılar. 

İlerleyen yıllarda Örnek Köy Projeleri farklı nedenlerle iptal edildi. Ancak Türkiye tarihindeki en etkili projelerden birisi olarak akıllarda yer etti. Ahimesut, bugün Ankara’da Etimesgut adıyla bilinen bölgenin ta kendisiydi. 1940 yıllara gelindiğinde başlayan Köy Enstitüleri projesinin kökeni işte buraya dayanıyordu.

Popular Articles

Latest Articles