S­e­ç­i­m­l­e­r­i­n­ ­Ö­y­l­e­ ­S­a­d­e­c­e­ ­S­a­n­d­ı­k­t­a­ ­B­a­ş­l­a­y­ı­p­ ­B­i­t­m­e­d­i­ğ­i­n­i­ ­G­ö­s­t­e­r­e­n­ ­T­a­r­i­h­i­n­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­M­a­n­i­p­ü­l­a­s­y­o­n­ ­S­k­a­n­d­a­l­ı­:­ ­C­a­m­b­r­i­d­g­e­ ­A­n­a­l­y­t­i­c­a­

S­e­ç­i­m­l­e­r­i­n­ ­Ö­y­l­e­ ­S­a­d­e­c­e­ ­S­a­n­d­ı­k­t­a­ ­B­a­ş­l­a­y­ı­p­ ­B­i­t­m­e­d­i­ğ­i­n­i­ ­G­ö­s­t­e­r­e­n­ ­T­a­r­i­h­i­n­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­M­a­n­i­p­ü­l­a­s­y­o­n­ ­S­k­a­n­d­a­l­ı­:­ ­C­a­m­b­r­i­d­g­e­ ­A­n­a­l­y­t­i­c­a­

Tükettiğimiz her ürün ve hizmet gibi siyaset de aslında kabaca bir “ürün” ve pazarlanmaya ihtiyacı var. Tıpkı çoğu şeyin ücretsiz olduğu ve karşılığında zamanımızı ve kişisel bilgilerimizi talep ettiği internet dünyasında olduğu gibi siyaset için de zamanımızı ve bilgilerimizi veriyoruz. Üstelik bunun sağı, solu da yok. 

Demokrasinin temellerinin atıldığı Antik Yunan’da halkın uğrak noktası olan meydanlara “agora” denirdi, günümüzde bu agoraların yerini sosyal medya mecraları aldı. Tıpkı Antik Yunan’da ya da sonrasında olduğu gibi insanlar, haklı olduklarını düşündükleri davalarına taraftar toplamak için dijital meydanlarda kampanyalar yürütüyor. 

sokakta yürüyüş

Ya da kibarca “Sen kimsin kardeşim?” deyip, yolunuza devam edersiniz. İşte o iş öyle olmuyor.

2007’de kurduğu Facebook sayesinde dünyanın en kalabalık dijital meydanlarının sahibi oldu Zuckerberg. Şöyle bir benzetme de fena olmaz: Dünyanın en kalabalık, ancak hiçbir siyasi sınırı olmayan ülkesinin imparatoru oldu. 2010’da Time Dergisi, kendisini Yılın İnsanı seçti. Bu unvana ulaştığında henüz 25 yaşındaydı. 

Kullanımı tamamen ücretsiz olan Facebook ve Instagram uygulaması için çok basit bir gelir modeli belirlemişti. Siz vakit geçirdikçe hakkınızdaki genel bilgileri öğreniyor, bunlardan yola çıkarak size reklam gösteriyordu. Hedefli reklam denilen bu model, zamanla pek çok ücretsiz hizmet veren teknoloji devi tarafından benimsendi. Bugün gördüğünüz her reklam, mutlaka bir yerde bıraktığınız veri sayesinde karşınıza çıkmaya başladı. Buna alıştık, artık garipsemiyoruz.

kafede oturan bir adam

Haydi diyelim Facebook daha önce dolaştığınız internet sitelerinin ne olduğunu biliyor, yaptığınız aramalara göre reklam gösteriyor. Ancak hiç internette aratmadığınız bu ürünün reklamı nasıl karşınıza çıkıyor

dijital ikiz

Dijital ikiziniz, sizinle aynı zevklere sahip. Ancak dün akşam ne yediğinizi sizden daha iyi hatırlıyor. Hatta hatırlamakla kalmıyor. Her türlü ayak izinizini, ekranlarda ve klavyelerde dolaşan her türlü parmak hareketinizi kayıt altına alıyor. Bu bilgileri depolamak için de kullandığınız uygulamaları sağlayan şirketlerin veri merkezlerini kullanıyor. 

Onun da ağzı torba değil ki büzesiniz, ne sorsalar söylüyor. Hatta bazen o telefonun ekranı kapalıyken bile konuşmalarınızı dinleyebiliyor, bazı kelimeleri yakalayıp sizin hakkınızda sizden daha çok fikir sahibi oluyor. Hain kardeş de böyle olsa gerek. Neyse…

Merkezi İngiltere’de bulunan bir şirket Cambridge Analytica. Müşterileri politikacılar, hükümetler ve muhalefetinden iktidarına kadar tüm siyasi partiler… Milyarlarca insanın dijital ikizleriyle işbirliği yapan bu şirket, o ikizlerden aldığı bilgileri işleyerek müşterilerine siyasal iletişim danışmanlığı veriyor.

Peki kime, nasıl, hangi şartlar halinde pazarlanacaktı bu ideolojiler? İşte bu noktada devreye giren ikizleriniz, sizin olası siyasi görüşünüz hakkında bilgi veriyordu Cambridge Analytica şirketine. Sonra da karşıt görüşünüz hakkında hoşunuza gidecek mesajlar, benimsediğiniz ideoloji hakkında sakıncalı reklamlar, kararsızsanız en çok parayı verenin seçtiği reklamları görüyordunuz. 

trump kampanya yöneticisiyle beraber

Açık bir itiraf niteliğinde olan bu açıklama seçimlerden yaklaşım 1 yıl sonra yapılmıştı. Ancak bu daha başlangıçtı.

christopher wylie

Cambridge Analytica’da veri danışmanı olarak görev yapıyordu Wylie. Başarılı bir eğitim ve çalışma hayatının ardından zirvedeydi. Ancak bulunduğu konum, çalıştığı şirketin getirdiği sorumluluk 2018’in Mart ayında ağır geldi. The Guardian’a ulaştı, bildiği her şeyi anlattı. Ortalık fena karıştı.

Yaptığı itirafların çapı öyle bir büyüktü ki 2018’de, Time Dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 insanı arasında gösterildi Wylie. Dile kolay, tam 87 milyon insanın bilgileri, siyasi kampanyalarda, düşüncelerini değiştirmek için kullanılmıştı. Taşlar yerine oturuyordu. Trump’un danışmanı neden zaferi Facebook’a borçlu olduklarını söyledi, şimdi daha net anlıyoruz.

Daha sonra ortaya çıktı ki bu 87 milyon insanın tamamı aslında anketi doldurmamıştı. Eğer Facebook profiliniz herkese açık şekildeyse anketi doldurduğunuz an, listenizdeki tüm arkadaşlarınızın bilgilerini de veriyordunuz. 

brittanny kaiser

Belgeselde Cambridge Analtyca’nın çok sayıda ülkedeki seçimlere karıştığını ifade eden Kaiser, itiraflarından sonra uzun bir süre bilişim dünyasından aforoz edildi. 2019’da çalışmaya başladığı şirket (Phunware), Trump’un 2020 kampanyası için 3 milyon dolarlık anlaşma imzalayınca istifa etti ve radikal bir görüş benimsedi.

brittany kaiser ifade veriyor

Bu ülkelerin sayısı üzerine tartışmalar sürüyor. İngiltere’nin AB’den ayrıldığı Brexit referandumu, Rusya - Ukrayna Savaşı, Brezilya'daki Bolsonaro olayları, Fransa’daki iç karşılıklıklar, Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’nde yaptıkları, Orta Doğu’nun durmak bilmeden fokurdayan kazanı... Yani sadece ülkelerin iç siyaseti söz konusu değildi. O yıllardan bugüne kadar ne kadar uluslararası kriz yaşandıysa birisi ya da birileri, Cambridge Analytica modeliyle; milyarlarca insanın fikrini değiştirmek için son derece saldırgan kampanyalar düzenledi. 

()

Hatta duruşma sırasında su içtiği anlar viral oldu, internet müzesindeki en güzel duvarlardan birisine asıldı. Bu itibar kaybı sebebiyle şirketin adı, odaklandığı yeni teknoloji alanı metaverse’den ilham alınarak seçilen “Meta” şeklinde değiştirildi. Meta, verilen mahkeme kararıyla Cambridge Analytica’dan etkilenen insanlara para ödüyor, tek şart 2007-2021 yılları arasında ABD’de ikamet etmiş olmanız. 

facebook türkiye

Üstelik söz konusu şirketlerin hiçbirisi Türkiye merkezli değil. Bu da yaşanacak olası krizlerin sınırlarını uluslararası hukuka taşıyor. Dahası, böyle skandalların doğrudan ülkemiz seçimlerinde yaşanması durumunda, bunu anlamamız ABD’deki kadar hızlı ve kolay da olmayacak. Belki Brittany Kaiser ve Christopher Wylie gibi insanlar itiraf edecekler, ancak çok büyük ihtimalle bunu fark etmek için yıllara ihtiyacımız olacak

Popular Articles

Latest Articles