S­u­ç­ ­D­ü­n­y­a­s­ı­n­ı­ ­­D­a­h­a­ ­Ö­n­c­e­ ­H­i­ç­ ­G­ö­r­m­e­d­i­ğ­i­m­i­z­­ ­B­i­r­ ­A­ç­ı­d­a­n­ ­A­n­l­a­t­a­n­ ­T­h­e­ ­W­i­r­e­ ­B­e­n­z­e­r­i­ ­1­0­ ­D­i­z­i­

S­u­ç­ ­D­ü­n­y­a­s­ı­n­ı­ ­­D­a­h­a­ ­Ö­n­c­e­ ­H­i­ç­ ­G­ö­r­m­e­d­i­ğ­i­m­i­z­­ ­B­i­r­ ­A­ç­ı­d­a­n­ ­A­n­l­a­t­a­n­ ­T­h­e­ ­W­i­r­e­ ­B­e­n­z­e­r­i­ ­1­0­ ­D­i­z­i­

2002 yılında HBO kanalında yayınlanmaya başlayan ve beş başarılı sezonun ardından 2008 yılında final yapan The Wire dizisi, pek çok kişiye göre gelmiş geçmiş en başarılı polisiye yapımlardan bir tanesidir. The Wire dizisinin bu kadar sevilmesinin nedeni gerçekçi olmasıydı. Gerçekçiydi çünkü dizinin yapımcısı ve aynı zamanda yazarı olan David Simon eski bir polis muhabiriydi.

The Wire dizisi izleyenleri ABD’nin Maryland eyaletinin en büyük şehirlerinden olan Baltimore’a götürüyor ve orada daha önce hiç görülmemiş bir bakış açısıyla suç dünyasının karanlık arka sokaklarına davet ediyordu. Eğer The Wire dizisini sevdiyseniz, hatta pek çok hayran gibi tekrar tekrar izlemekten bıkmadıysanız en az aynı keyifle izleyebileceğiniz benzer dizilere ve hikayelerine gelin yakından bakalım. 

Peaky Blinders

Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago şehrindeki bir banliyöde kendi halindeki bir ailenin babası olan Marty Byrde, bir finans danışmanıdır. Çalıştığı şirket Meksikalı bir uyuşturucu karteline bulaşınca ailesini korumak için tası tarağı toplar ve Güney Missouri'ye taşınır. Elbette işler planlandığı gibi gitmez ailesinin en güvende olacağını düşündüğü yerde aslında tam da belanın içine düşmüş olurlar. 

The Night Of bir mini dizi olmasına rağmen anlattığı kısa hikaye o kadar derin ve o kadar insani ki izleyiciyi sanki on sezonluk bir diziden çıkmış kadar yoruyor. New York’ta geçen hikayedeki karakterimiz genç bir kızı öldürmekle suçlanmaktadır. Diğer bir karakterimiz ise onun avukatıdır. Hikaye boyunca işin içinde olanlar dışında kimsenin bilmediği avukat - müvekkil ilişkisinin garip detaylarını izliyoruz. 

Holden Ford ve ortağı Bill Tench, FBI’a bağlı özel bir birimde çalışan iki ajandır. Aldıkları bir görev sonrası canavar kabul edilen seri katilleri ve tecavüzcüleri araştırmaya başlarlar. Araştırma derinlikleştikçe var olan tekniklerin yeterli olmadığını fark ederek yeni suçlu profili çıkarma teknikleri geliştirirler. Geliştirdikleri bu teknikler, suç dünyasının en mide bulandırıcı yönlerini izleyicinin önüne serer. 

Ödüllere doyamayan House of Cards dizisinde, Washington DC’ye yani ABD hükümetinin kalbine konuk oluyoruz. Güney Karolina’dan seçilmiş Demokrat Partili bir kongre üyesi olan Frank Underwood’a dışişleri bakanlığı vaadedilmiş fakat verilmemiştir. Başkanın kendisini sırtından vurduğuna inanan kongre üyesi, o andan itibaren siyaseti en kirli yüzünü uygulamaya yemin eder. 

Amerikalıların iş dünyası her zaman kirlidir ama 1960’lı yılların New York şehrinde reklam sektöründe çalışıyorsanız işler çok daha kirlidir. Dönemin en ünlü reklamcılarından olan Don Draper, reklam gurusu olarak kabul edilmektedir. Gurumuz ve ekibi reklamcılık konusunda o kadar başarılı projelere imza atarlar ki bir noktada Amerikalılar için hayal ve gerçek arasındaki çizgi giderek incelir. 

İngiltere Birinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmıştır ve ülke berbat haldedir. Fakirlikten kırılan kenar mahallelerde geçimlerini illegal yollardan kazanmaya çalışan pek çok çete türemiştir. Bunlardan bir tanesi de Peaky Blinders çetesidir. Polisi bile rüşvet vererek kendi tarafına çekmiş olan Peaky Blinders çetesinin işleri, bölgeye yeni bir polis müfettişi gelmesi ile birlikte alt üst olacaktır. 

Narcos dizisinde, tarihin gördüğü en ünlü ve en acımasız suç örgütü liderlerinden bir tanesi olan Pablo Escobar’ın gerçek hayat hikayesini izliyoruz. Hikayemiz, Meksikalı ajan Javier Pena’nın Escobar’ı yakalamak için Kolombiya’ya gönderilmesiyle başlar. Amerika Birleşik Devletleri adına çalışan ajan bu ülkeye geldikten sonra peşinde olduğu adamın aslında düşündüğünden çok daha geniş bir ağa sahip olduğunu anlar. 

Rust Cohle ve Martin Hart, Louisiana Cinayet Masası'nda birlikte görev yapan iki dedektiftir. Bir gün aldıkları cinayet ihbarının aslında bir seri cinayet olduğunu fark eder ve seri katilin peşine düşerler. Hikaye giderek derinleşir ve dedektiflerimiz tam 17 yıl boyunca kendilerini bu takibin içinde bulur. Yıllar sonra dava tekrar ele alındığında ise kendilerini bir anda şüpheli olarak bulurlar. 

Mafya, temelleri İtalya’da atılmış ve yıllar içerisinde dünyanın dört bir yanına kök sarmış bir suç imparatorluğudur. Bu imparatorluğun bir parçası da liderinin Tony Soprano olduğu New Jersey’dedir. Amerikan topraklarında karanlık işler yürüten mafya ailesinin anlatıldığı hikaye boyunca hem mafya kültürünün bilinmeyen detaylarını görüyoruz hem de suç dünyasının gizem perdesinin aralanışına şahit oluyoruz. 

Sıradan bir kimya öğretmeni olan Walter White bir gün akciğer kanseri olduğunu ve öleceğini öğrenir. Ölmeden önce ailesine para bırakmak için kimya bilgisini kullanarak uyuşturucu üretmeye başlar. Ortağı ise eski öğrencisi Jesse Pinkman olur. Heisenberg takma adıyla ürettiği uyuşturucunun piyasada eşi benzeri yoktur. Bu acıklı hikaye bir anda bir suç devinin yükselişine dönüşür. 

Aksiyon ve polisiyenin en gerçekçi halini izlediğimiz The Wire benzeri dizileri listeleyerek kısaca izleyiciye sundukları hikayelerden bahsettik. Elbette bu liste çok daha uzun olabilirdi. Listemizde olmasını istediğiniz The Wire benzeri dizileri yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

Popular Articles

Latest Articles