T­ü­r­k­i­y­e­­n­i­n­ ­T­o­p­l­u­m­s­a­l­ ­S­o­r­u­n­l­a­r­ı­n­ı­ ­v­e­ ­S­i­y­a­s­i­ ­T­a­r­i­h­i­n­i­ ­D­a­h­a­ ­İ­y­i­ ­A­n­l­a­m­a­n­ı­z­a­ ­Y­a­r­d­ı­m­c­ı­ ­O­l­a­c­a­k­ ­1­0­ ­F­i­l­m­ ­Ö­n­e­r­i­s­i­

T­ü­r­k­i­y­e­­n­i­n­ ­T­o­p­l­u­m­s­a­l­ ­S­o­r­u­n­l­a­r­ı­n­ı­ ­v­e­ ­S­i­y­a­s­i­ ­T­a­r­i­h­i­n­i­ ­D­a­h­a­ ­İ­y­i­ ­A­n­l­a­m­a­n­ı­z­a­ ­Y­a­r­d­ı­m­c­ı­ ­O­l­a­c­a­k­ ­1­0­ ­F­i­l­m­ ­Ö­n­e­r­i­s­i­

Şimdi geri dönüp baktığımızda bu filmlerin hepsinin bugün bile geçerliliğini koruduğunu görüyoruz. Ekonomi, göç, yozlaşma, ötekileştirilme gibi toplumun temel sorunlarına parmak basan bu filmleri izlediğinizde, pek çok sahnede kendi hayatınızdan bazı manzaralar göreceksiniz...

Türk sinemasının unutulmaz yönetmenlerinden Metin Erksan'ın hem yazıp hem yönettiği filmi 'Gecelerin Ötesi', her biri farklı hayallere ve hayatlara sahip altı genç adamın parasızlık ve dibe vurmuş yaşam koşullarını 'düzeltmek' için bir çete kurup suça bulaşmalarını merkeze alıyor. Bu hikaye, dönemin koşullarına, toplumsal ve kültürel yozlaşmanın kaynağına bir eleştiri niteliğinde.

Türkiye sinemasının ilk gerçekçi filmi olarak tarihe geçen; çekildiği dönemde yasaklanan, bu yasağa rağmen 1970 Adana Altın Koza Film Festivali'nde ''En İyi Film'' ve ''En İyi Yönetmen'' de dahil olmak üzere pek çok ödül alan Umut, atına bir araba çarpması sonrası 'ekmek teknesini' kaybeden ve 'namusuyla' para kazanmanın yolu kalmadığını düşünerek definecilik yapmaya karar veren Cabbar'ın hikayesini anlatıyor.

Film, dönemin siyasi ve toplumsal portresini çizerken, bugün izlediğimizde bile geçerliliğini koruması da bize çok şey anlatıyor... 

Köyden kente göç konusunu odağa almış gibi görünse de, aile yapısını, kadının ailedeki yerini ve kadının çalışarak ekonomik özgürlüğünü eline alması gibi konuları güçlü bir dille işleyen Gelin, Lütfi Akad'ın Düğün ve Diyet filmleriyle devam eden üçlemesinin ilk filmi.

Filmde Yozgat'tan İstanbul'a göç eden bir ailenin fakirlikle mücadelesinin çocuğunu kaybeden bir annenin öfkesiyle birleşmesini ve 'geleneksel, kadının evde olduğu' aile yapısının yerle bir oluşunu izliyoruz.

Yılmaz Güney'in Duvar filmi, gerçek bir olayı anlatan sarsıcı bir yapım. 70'li yıllarda Ankara Kapalı Cezaevi'nde çocuklar koğuşunda başlayan isyanı konu edinen yapım, aynı zamanda Türkiye'nin baskıcı rejimini, işkenceleri, toplumsal çöküşün izlerini anlatıyor.

Yukarıdaki sahneyi son dönemde sosyal medyada da görmüş olabilirsiniz. Başrolünde Şener Şen'in yer aldığı Züğürt Ağa, Türkiye'de feodalizmin izlerinin çöküşünü konu edinen, 'ağalık' otoritesini ve köyden kente göçü mizahi bir dille eleştiren başarılı bir yapım. 

İLGİLİ HABER

Tarihin En Hileli Seçimi: Seçmen Sayısından 16 Kat Fazla Oy Alarak Başkan Olan Bir Liderin İşkillenmenize Neden Olacak Hikâyesi

Annesi cezaevine gönderilirken onunla birlikte kendini bir anda dört duvar arasında bulan Barış, burada farklı suçlardan hapis yatan mahkumlarla trajik bir hayat yaşamaya başlar. Her birinin hikayesi birbirinden acı olan bu kadınlar için Barış, hayatlarının neşesidir. Barış'ın en yakın arkadaşı ise İnci isimli genç bir kadındır. 

İnci ve Barış'ın hikayesi üzerinden dönemin darbelerle, yolsuzluklarla ve gerilimle dolu siyasi iklimini de anlatan yapım; özgürlük, barış gibi kavramları da kendi çerçevesinde sorguluyor...

Kendi halinde, dış dünyadan soyutlanmış bir halde yaşayan Muharrem, bir tarikatın parçası haline gelir ve tarikatın şeyhi tarafından önemli bir iş için görevlendirilir. Ancak bu görev, onu münzevi hayatının dışına çıkarıp modern dünyanın ortasına atar. Bu da engellenemez bir dönüşümü beraberinde getirir...

Türkiye'de siyasi gerilimin tavan yaptığı bir dönemde yaşamalarına rağmen siyasetle hiçbir bağları olmayan; kendi hallerinde küçük kızlarıyla mutlu bir hayat yaşayan Mustafa ve Esma, bir sabah uyandıklarında sokaklarda askerler vardır; darbe olmuştur. Herkesin hayatını kökten değiştiren bu durum, onlar için daha yıkıcı olayları beraberinde getirir ve Mustafa bir anda kendini gözaltında, işkence görürken bulur...

80 darbesini ve dönemin koşullarını mizahi bir dille anlatan Bu Son Olsun, sokaklarda yaşayan bir grup insanın darbe sabahı sokağa çıkma yasağına uymadığı için tutuklanması ve kendilerini bir anda siyasi mahkumlarla bir arada bulmaları sonrası yaşananları anlatıyor. Film bu mizahi hikayenin arkasında, dönemin kayıplarını ve yaşanan zulmü de eleştiriyor.

20 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye ile hapisten çıkan Kadir, siyasi çalkantılar içindeki İstanbul'un kenar mahallelerinde çöpçü kılığında muhbirlik yapmaya ve çöplerde bomba yapım malzemeleri arayarak bilgi paylaşmaya başlar. Bu işle uğraşırken, kardeşi Ahmet'i bulur. Ancak Ahmet'in hayatına girmesi, Kadir'in kafasını karıştıracaktır.

İLGİLİ HABER

Mendilleri Hazırlayın: İzleyince Hüngür Hüngür Ağlama Etkisi Yaratabilecek Birbirinden Duygusal 10 Film Önerisi

Popular Articles

Latest Articles