T­h­e­ ­P­a­r­a­s­i­t­e­ ­F­i­l­m­i­n­i­ ­S­e­v­e­n­l­e­r­i­n­ ­H­a­y­r­a­n­ ­K­a­l­a­c­a­k­l­a­r­ı­ ­1­0­ ­F­i­l­m­ ­T­a­v­s­i­y­e­s­i­

T­h­e­ ­P­a­r­a­s­i­t­e­ ­F­i­l­m­i­n­i­ ­S­e­v­e­n­l­e­r­i­n­ ­H­a­y­r­a­n­ ­K­a­l­a­c­a­k­l­a­r­ı­ ­1­0­ ­F­i­l­m­ ­T­a­v­s­i­y­e­s­i­

2019 yılında herkes kendi işine bakıyor, kimse sinemadan devrimsel bir atak beklemiyordu. Derken Parasite isimli bir Kore filmi ortaya çıktı. Bong Joon-ho imzalı bu film,  Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye Ödülü’nü aldı. Daha sonra En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uluslararası Film ve En İyi Orijinal Senaryo dallarında Oscar ödüllerine layık görülen dili İngilizce olmayan Parasite filmi tarihe geçti.

Parasite ile birlikte pek çok benzer film daha piyasaya çıktı ancak ondan sonrasında değil, ondan öncesinde de oldukça zengin bir arşiv var. Yalnızca Kore yapımı filmler değil, dünyanın pek çok farklı noktasındaki yönetmenler de Parasite ile seyircileri yakalayan ruhu yansıtmayı başardılar. Böyle filmler yüksek IMDb puanlarına ulaşamasalar da bazıları Rotten Tomatoes puanları ile hak ettikleri değerlendirmeleri aldılar.

Ready Or Not

IMDb puanı görece düşük olsa da Ready Or Not filmi, benzerine kolay kolay rastlayamayacağınız bir hikaye anlatımına sahip. Her şey normal bir düğün gibi başlıyor. Yalnızca her düğünde görülen garip akrabalar, burada biraz daha garipler. Derken ortaya bir oyun fikri atılıyor. Bu garip oyunda gelin hanım hem korkutucu hem de komik bir performans ile gecenin en kanlı yıldızı oluyor. 

Orijinal adı Las Niñas Bien olan Meksika yapımı filmde, bir kadının iç çatışmalarla bezeli son derece absürt hikayesini izliyoruz. Yıl 1982’dir ve Meksika, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle boğuşmaktadır. Tabi yeterince zenginseniz hiçbir şeyle boğuşmak zorunda kalmazsınız. Böyle zengin bir adamla evli olan karakterimiz, her şeye rağmen zenginliklerin paylaşılmasını isteyen biri olduğu için karmaşık bir statü krizinin içinde bulur kendini.

Bildiğimiz korku filmi senaryolarına benzer bir hikayeye sahip olsa da Bong Joon Ho imzası ile film, bildiğimiz hiçbir korku filmine benzemez bir hale geliyor. Güney Kore’nin başkenti Seul’de bulunan Han Nehri’nden kimsenin beklemediği bir canavar çıkar. Korkunç pençeleriyle insanları avlamaya başlayan bu canavardan kaçmaya çalışan bir ailenin öyküsü ise beklenmedik bir drama dönüşecektir.

Başarılı bir çizgi roman uyarlaması olan Snowpiercer hikayesini pek çok izleyici, bugünlerde Netflix’te yayınlanan dizisi ile tanıyor. Snowpiercer pek de hoş olmayan, dünyanın hayal bile edemeyeceğimiz kadar soğuduğu ve insanların tüm dünyayı dolaşan bir trene sığındıkları bir gelecekte geçiyor. 1001 vagonlu bu trende bile hırslarına yenik düşen insanların zulmettiği alt tabaka, isyan etmeye karar verdiği zaman yaşadığımız dünyayı hatırlatan bir kast sistemi ile karşı karşıya kalırız.

Orijinal adı La Camarista olan Meksika yapımı The Chambermaid filminde, lüks bir otelde temizlik görevlisi olarak çalışan bir kadının hikayesini izliyoruz. Başkent Mexico City'nin en lüks otelinde çalışan bu kadın karakterimiz üzerinden, sınıfsal çatışmalar açıkça eleştiriliyor. Bir yanda hayal bile edemeyeceğimiz lüks bir dünya, bir yanda o lüks dünyada çalışarak hayatta kalmaya çalışan bir işçi.

Yönetmen Robert Altman’ın en başarılı filmlerinden biri olarak kabul edilen Gosford Park filminde, İngiliz aristokrasisine eleştirel bir bakış atılıyor. Hikaye 1930’lu yıllarda geçiyor. Bir grup zengin arkadaş, halkın geçimini avcılıkla sağladığı bir bölgede bulunan lüks bir otelde tatildedirler. Her şeyin yolunda gittiği bir anda korkunç bir cinayet işlenir. O andan sonra zengin aristokratlarımızın her biri birer cinayet şüphelisine dönüşürler.

Güney Kore’nin küçük bir kasabasında şifalı otlar satarak kendi halinde yaşayan bir anne - oğulun hayatı, oğlanın bir cinayetle suçlanması ile darmadağın olur. Dolaylı kanıtlar oğlanın suçlu olduğunu gösterse de polis detaylı bir soruşturma yapmakla uğraşmaz. Tam da bu noktada anne sazı eline alır ve oğlunun masumiyetini kanıtlamak için kendi çapında bir dedektif olarak çalışmaya başlar.

Hırsızlık demeyelim de küçük yan kesicilikler yaparak hayatta kalmaya çalışan bir aile, bir gün deniz kıyısında küçük bir çocukla karşılaşır. Hikaye bu noktadan sonra o çocuğun aileye ve ailenin işlerine alışmasıyla devam eder ancak ilerleyen süreçte olayların polisiye bir boyut kazanmasıyla aslında filmdeki ailenin kendilerinden bile sakladıkları sırlar açığa çıkar ve ne olduğunu bile anlamadan kendilerini sorgulamaya başlarlar.

1986 yılının Güney Kore’sinde geçen Memories Of Murder filminde, pek de olaylı olmayan küçük bir kasabada çalışan iki dedektifin macerasını izliyoruz. Her şeyin normal olduğu bir gün, bir kadının cinayet haberi ile soruşturmaya başlarlar. Cinayet sayısı ve benzerlikler arttıkça ikili, ülkenin ilk seri katilinin peşinde olduklarını düşünürler. Bu heyecan dolu macera bir anda gerilim dolu bir polisiyeye dönüşür.

Fingersmith isimli romandan esinlenilerek sinemaya uyarlanan The Handmaiden filminde, Japonya’nın köklü ailelerinden birinin evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlayan öksüz bir kızın hikayesini izliyoruz. Oldukça masum bir iş olarak başlayan bu hikaye, daha sonra bir dolandırıcının kızla çalışmaya başlamasıyla birlikte karmaşık ilişkiler yumağına dönüşür.

Parasite filmini sevenlerin mutlaka izlemesi gereken, aynı ruhun yansıtıldığı en iyi filmleri listeledik. Koreli yönetmenlerinden elinden çıkan ya da aynı ruhu yansıtan daha pek çok film var. Filmlerin yorucu olduğunu düşünürsek hepsini bir anda izlememenizde yarar var. 

Popular Articles

Latest Articles