![Bruce Lee’nin Oğlu Brandon Leenin 27 Yıl Önceki Trajik Ölümü Nasıl Gerçekleşti? Olayın Ardındaki Çarpıcı Detayları Anlattık](https://kilalu.blog/news/2024-07-11-10:59/Bruce Lee’nin Oğlu Brandon Lee'nin 27 Yıl Önceki Trajik Ölümü Nasıl Gerçekleşti? Olayın Ardındaki Çarpıcı Detayları Anlattık.jpg)
Film setinde, boş olduğu sanılan bir tabancadan çıkan mermiyle sırtından vurularak öldürülen Brandon Lee, hayatını kaybettiğinde henüz 28 yaşındaydı. Filmi izlemeyenlerin de haberdar olduğu bu bilginin perde arkasında yaşananlar olayı çok daha trajik yapıyor.
Filmde, Eric Draven ve sevgilisinin bir grup serseri tarafından öldürülmesinin ardından hayata geri döndürülen Eric'in, sevgilisinin intikamını almaya çalışması anlatılıyor.
The Crow filminden önce ikinci sınıf dövüş filmlerinde yer alsa da bu film onun için büyük bir fırsat olacaktı. Dövüş filmlerinde oynamasının nedeni ise babası Bruce Lee'ydi hiç kuşkusuz.
Bruce Lee, filminin çekimleri devam ettiği bir dönemde arkadışının verdiği bir ağrı kesicinin etkisiyle hayatını kaybetti. 32 yaşında ölen Bruce Lee'nin ölümünün şaibeli olup olmadığı uzun süre konuşuldu.
Kazadan 30 dakika sonra kadar hastaneye kaldırıldı, ameliyatı 5 saat sürdü fakat kan kaybının çok fazla olması nedeniyle kurtarılamadı.
Evlenmelerine sadece 17 gün kalmıştı.
58 gün sürecek olan çekimlerin bitmesine 6 gün kala bu olay yaşandı. Vurulduğu sahne yaklaşık 70 kez tekrarlandı, sadece bir kez daha az tekrarlansaydı Brandon bugün aramızda olabilirdi.
Bir hatası olmasa da büyük bir travma yaşayan oyuncu, 1 yıl boyunca setlere dönemedi. Hiçbir zaman da The Crow'u izleyemedi.
Filmin yapımcı stüdyosu, freelance olarak çalışan silah ustası James Moyer'e, artık ona ihtiyaç kalmadığını ve geri kalan sahneleri "pervane ustası"nın halledebileceğini söylemiş. Bu da ne kadar büyük bir ihmalin söz konusu olduğunu gösteriyor.
Nişanlısı Eliza Hutton ve annesinin onayının ardından film CGI desteğiyle tamamlanıp yayınlandı.
Kazadan 12 gün önce ise "The Sheltering Sky" kitabından ve filminden bahsettiği son röportajında söyledikleri de oldukça ilginç:
"Hayatınızı derinden etkilemiş bir öğleden sonrayı, daha kaç kez anımsayabilirsiniz? diyor ya, ben filmi izleyince kitabı balkonda okuduğum yıllar öncesinin bir yaz akşamına gidiyorum; o akşamı daha kaç kez anımsayabilirim ki? Yine de her şey sonsuzmuş gibi. Oysa nasıl da hızla tükeniyor..."
"Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa, onları uzun yaşatmanın yolu, onları sevmekten asla vazgeçmemektir. Binalar yanar, insanlar ölür; ama gerçek aşk, ölümsüzdür..."