D­ü­n­y­a­’­n­ı­n­ ­Ç­e­v­r­e­s­i­n­i­ ­1­1­4­ ­B­i­n­ ­K­e­z­ ­D­ö­n­e­n­ ­U­l­u­s­l­a­r­a­r­a­s­ı­ ­U­z­a­y­ ­İ­s­t­a­s­y­o­n­u­’­n­u­n­ ­M­u­h­t­e­ş­e­m­ ­T­a­r­i­h­i­

D­ü­n­y­a­’­n­ı­n­ ­Ç­e­v­r­e­s­i­n­i­ ­1­1­4­ ­B­i­n­ ­K­e­z­ ­D­ö­n­e­n­ ­U­l­u­s­l­a­r­a­r­a­s­ı­ ­U­z­a­y­ ­İ­s­t­a­s­y­o­n­u­’­n­u­n­ ­M­u­h­t­e­ş­e­m­ ­T­a­r­i­h­i­

20. yüzyılın son çeyreği, Soğuk Savaş döneminden çıkmış dünyadaki uzay rekabetinin olumlu sonuçlarını veren bir dönem oldu. 1980’li yılların başında, bilim dünyası yeryüzünde yapılan bazı araştırmaların yeterli olmadıkları kanısına ulaştı. İnsanlık daha önce Ay’a ulaşmış, ancak Dünya’dan hiç uzun süreler boyunca uzak kalamamıştı.  

Yerçekiminin olabildiğince düşük olduğu bir laboratuvar inşa edilmesi planlandı. Bilimsel çalışmaları uzaya taşımak, pek çok gizemin çözülmesine kapı aralayacaktı. Üstelik sadece uzayı değil, yeryüzünü de daha yakından tanımak mümkün olacak, insanların uzun süreli uzay seyahatlerinde nasıl sağlıklı kalacağı öğrenilecekti. 

TeknoTarih serimizin yeni bölümünde, yukarıda son halini görmüş olduğunuz Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yakın tarihine yolculuk yapıyoruz.

İki dünya savaşının ardından, yeryüzündeki kaos ortamının sonuçları kendisini göstermeye başladı. Krizler ve ekonomik çalkantılar yaraya yüz basıyorlardı. Her şeye rağmen bilimin ilerlemesi yavaşlasa da durmadı, çünkü rekabet vardı. Soğuk Savaş dönemi başladı, ABD ve Rusya sırayla uzaya insan yapımı uyduları fırlatırlarken, Avrupa ve Uzak Doğu’da da uzay çalışmalarının fitili ateşleniyordu.  

Bir sorun vardı: Her şey çok pahalı, uzaya bir araç göndermenin maliyeti çok yüksekti. Dahası, dünya bir kaos ortamından çıktıktan sonra NASA gibi kurumlar, Apollo görevlerinin masraflarıyla ekonomik olarak sarsılmaya başladılar.  

Bir arada olmak, uzayı tanımak için insanlık olarak güçleri birleştirmek gerekiyordu. Elbette aynı dönemde sayısız gizli çalışmalar da yürütülüyordu. Birkaç ülke, dünyanın gözü önünde düzenlenecek seferberlik için hazırdı. Merak, asla kaybolmayan bir duygu olarak, her şeyin temelini attı.  

 

ABD hükümetinin desteği ile kurulan NASA, kısa sürede yakaladığı başarılarla dünyanın uzay çalışmalarındaki sözcüsü kimliğine yükselmişti. Sovyetler bu işe bir durun dedi, onlarda en az NASA kadar etkili çalışmalar yapıyorlardı. NASA, erken davranıp hayallerin peşinden koşmak için ilk istasyon tasarımlarını tamamladığında 1982 yılındaydık.  

Aynı yıl içerisinde, daha bundan 40 yıl önce ABD ile kanlı bıçaklı olan Japonya, yapılan teklifi bilim için kabul etti. İstasyon projesine Kanada ve Avrupa Uzay Ajansı’na bağlı olarak çalışan kurumlara sahip Avrupa ülkeleri katıldı. 

ABD, Japonya, Kanada ve Avrupa, artık son haline getirilen tasarımı “Uzay İstasyonu Ön Tasarımı” olarak resmiyete döktü. Hala her şey kağıt üzerindeydi. Maket ev yapan çocukların hayallerinde olduğu gibi; daha büyük adamlar, daha teknik bilgilerle bir mühendislik harikası ortaya koydular.  

Sürekli genişlemeye müsait, LEGO benzeri bir yapı planlamıştı. İlerleyen yıllarda ihtiyaca yönelik olarak yeni laboratuvarlar kurulabilir, teknolojinin gelişime göre güncellenebilir istasyon yapılması gerekiyordu.  

NASA, yapılan tasarımların Phase 1 ve Phase 2 adımlarıyla iki aşamada gerçeğe dökülmesini istedi. Bu karar, harcamaları dengeliyor, görev yapması planlanan ekiplerin eğitimlerini kolaylaştırıyordu.  

Eylül 1988’de, katılımcı ülkelerin hükümetleri arasında bir anlaşma imzalandı, çalışmaların devamı için artık devletlerin seferberliği söz konusu oldu. Phase 1 (1. Faz) planları, projenin gizliliğini arttırmak amacıyla yeni bir ada kavuştu. Uluslararası Uzay İstasyonu’u artık “Freedom” yani “Özgürlük” olarak anılıyordu.  

Gelişme başladıktan sonra bile, katılımcı ülkeler gerekli bütçeyi korumak için mücadele ettiler. Programları yeniden tasarladı ve gözden geçirdiler; bir bütün olarak, detay, tasarımın ilk aşamasına yükseltildi. 

Bill Clinton yönetimi ABD’deki ulusal bütçenin yeniden yapılandırılmasını istedi. Bu yapılandırma, NASA’nın kamyon yüküyle sürekli para harcadığı istasyon projesinin “gözden geçirilmesine” neden oldu. Her şeye rağmen Clinton, Haziran ayında “Özgürlük” planını kabul etti. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, ABD ve Rusya yakınlaşmaya başladı.  

Rusya aynı yıl projeye heveslendi. Aralık 1993’te, Japonya, Avrupa ve Kanada’nın onayını alan Rusya 5. taraf olarak projeye katıldı. Uluslararası Uzay İstasyonu için yeni bir tasarım süreci başladı. Dönemin ekonomisinde 38.3 milyar dolarlık bir proje öngörülüyordu. 

Avrupa’dan 11 ülke, “Özgürlük” birliğine katıldı, ilk mekik inşası tamamlandı. Toplamda 15 ülkenin resmi bilim kuruluşları, uzay araştırma laboratuvarları artık istasyon projesi için çalışmaya başladı. Hükümetler arası bağlantılarla bütçeye ilişkin sorunlar da ortadan kalkmaya başladı. 

Bu sırada inşa edilen ilk mekik, 6 Aralık 1998’de Dünya’nın yörüngesinde böyle fırlatıldı: 

 

2 Kasım 2000’de astronot Bill Shephard ve Rus kozmonotlar Yuri Gidzenko ve Sergei Krikalev, Uluslararası Uzay İstasyonu’unda görev yapan ilk ekip oldular. Tarihin dönüm noktalarından birisi daha yaşanmıştı, hem de milenyum çağına girdiğimiz o yılda... 

ABD tarafından üretilen ilk uzay laboratuvarı Destiny (Kader), istasyona doğru fırlatıldı. Yörünge üzerinde buluşan laboratuvar ve istasyon birbirlerine kenetlendi. Artık bilim insanları da uzayda çalışma yapabileceklerdi. Destiny, bugün hala ABD’li astronotların çalışma yaptıkları laboratuvar birimi olarak görevini sürdürüyor.

2005 yılında ABD, istasyondaki laborotuvarını genişletip, yeni teknolojilerle destekleyen bir güncelleme roketi daha fırlattı. 

11 Avrupa ülkesinin desteklediği projenin, o ülkeler açısından dönüm noktası 11 Mart 2008’de yaşandı. ESA’ya bağlı olan ilk laboratuvar Uluslararası Uzay İstasyonu’na bağlanmak için fırlatıldı. İstasyon, artık ülkelerin kendi adlarına çalışmalar yürütebildikleri özerk bir bilim merkezi haline geliyordu. 

Aynı yıl Japonya hükümeti de kendi laboratuvarını uzaya göndererek istasyona kenetledi. 

Uluslararası Uzay İstasyonu, ilk 10 yılında toplamda 202 kişi tarafından ziyaret edildi. Bu ziyaretlerin önemli bir kısmı birkaç aylık görevlerden oluşuyordu. Bu sırada istasyondaki konaklama kapasitesi de arttırılmaya başladı.  

 

NASA, bir kooperatif mantığıyla iş yapmaya karar verdi. 2011 yılında yapılan duyuruyla, istasyondaki laboratuvarlardan sorumlu bir bilim merkezi aranmaya başlandı. 2013 yılında, Türkçesiyle “Uzayda Bilimin Gelişimi Merkezi” açılımında olan ABD’li CASIS göreve getirildi. 

CASIS, proteinlerin uzay istasyonunda gelişimi için çalışmalara başladı. 

Bir astronotun istasyon dışında gerçekleştirdiği uzay yürüyüşü

Uluslararası Uzay İstasyonu, 2024 yılına dek görev yapacak. O tarihe kadar, muhtemelen bazı görevlerin uzatıldığını göreceğiz. Yerini alacak diğer istasyonlar ise şimdiden merak uyandırıyor. 

Bir daha gökyüzüne başınızı çevirdiğinizde, böyle bir tarihe baktığınızı hatırlamanız dileğiyle. 

İLGİLİ HABER

TeknoTarih 1: Teknolojinin 4 Milyon Yıllık Destansı Gelişimi (Yeni Yazı Dizisi)

İLGİLİ HABER

TeknoTarih: Savaşlar, Barışlar ve Silahlarla NÜKLEER Enerjinin ÖLÜM Dolu Geçmişi

İLGİLİ HABER

Çayınızı Kahvenizi Koyun Gelin #8: Bugün 'İnternet' Olarak Bildiğimiz Teknoloji Nasıl Ortaya Çıktı?

İLGİLİ HABER

Akıllı Telefonların Dünden Bugüne Tarihi: İlk Model iPhone Değildi

İLGİLİ HABER

Dahi Bir Türk’ün 800 Yıl Önce Ürettiği, Tarihin İlk Programlanabilir İnsansı Robotu

Popular Articles

Latest Articles