N­e­d­e­n­ ­H­â­l­â­ ­U­z­a­y­l­ı­l­a­r­ı­n­ ­V­a­r­l­ı­ğ­ı­n­a­ ­D­a­i­r­ ­B­i­r­ ­K­a­n­ı­t­ ­B­u­l­a­m­a­d­ı­k­?­

N­e­d­e­n­ ­H­â­l­â­ ­U­z­a­y­l­ı­l­a­r­ı­n­ ­V­a­r­l­ı­ğ­ı­n­a­ ­D­a­i­r­ ­B­i­r­ ­K­a­n­ı­t­ ­B­u­l­a­m­a­d­ı­k­?­

1950 senesinin bir yaz ayında ünlü fizikçi Enrico Fermi, arkadaşlarına oldukça basit bir soru yönlendirdi: “Herkes nerede?” Fermi’nin buradaki amacı varoluşsal bir soru değildi elbette, asıl kast ettiği şey evrendeki uzaylı yaşamıydı.

Gezegenimizde akıllı yaşam gelişmişti. Evrenin yaşının büyüklüğü göz önüne alındığında galaksinin kalanında da gelişmiş, zeki uzaylılar olmalıydı. Ancak Samanyolu Galaksisi’nde onlarca yıldır arama yapmamıza rağmen dünya dışı bir yaşamdan bir iz ya da dünya dışı bir varlığa hiç denk gelmedik.

İşte bu muamma bugün bildiğimiz Fermi Paradoksu haline geldi. Bilim insanları, bu soruya uzaylıların uykuda olmasından bizden saklandıklarına kadar birçok farklı potansiyel yanıtlar öne sürdü. Bazı araştırmacılar ise bir hayli gelişmiş teknolojik uygarlıkların, evrendeki farklı akıllı yaşamlarla iletişim kuramadan kendisini yok ettiğini öne sürdü.

Bryan Walsh, End Times adlı kitabında uzaylılarla neden iletişime geçemediğimizi ve muhtemelen neden hiçbir zaman da geçemeyeceğimizi 13 teori ile ele aldı. İşte sonu Fermi Paradoks’unda biten bu 13 teori.

Fermi, o ünlü sorusunu sormasından bu yana uzay teleskopları, Dünya benzeri gezegenler için yıldızları aradı

NASA’nın 2009 yılında başlattığı Kepler Uzay Teleskopu, 2018’de emekli olmadan önce 2.000’den fazla ötegezegen keşfetti. 2.400 ötegezegen adayı da şu an NASA’nın onayını bekliyor. Bu ötegezegenlerden 50’den fazlası muhtemel yaşama elverişli olarak addedildi. Bu gezegenler, yıldızlarının Goldilocks Bölgesi’nde bulunuyorlar. Yani içinde bulundukları koşullar, gezegenin yüzeyinde sıvı su bulunmasına izin veriyor olabilir.

Gökbilimciler, 2013 yılında Kepler verilerine dayanarak bu Goldilocks Bölgeleri’nde yer alan Dünya ile benzer boyutlara sahip 40 milyar gezegen olabileceğini söyledi. Bu dünya benzeri gezegenlerin ‰ 1’i bile yaşam barındırıyor olsa, üzerinde yaşam olan 40 milyon gezegen olduğu anlamına geliyor.

SETI’den (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) bilim insanları, radyo teleskoplarını veri toplamak için gökyüzüne çeviriyor. Araştırmacılar, bu bilgiyi, zeki bir medeniyetten gelen istekli ya da kazara iletişim belirtileri olabilecek alışılmadık modelleri için analiz ediyor.

Oldukça iyi niyet üzerine kurulu çalışma olsa da bu gözlemleme çabaları şu ana kadar başarıya ulaşabilmiş değil.

Denklem, yedi değişkenden oluşuyor ve Samanyolu Galaksisi’ndeki toplam teknolojik olarak gelişmiş medeniyet sayısı için bunlar çarpılıyor. Buradaki problem şu ki birçok Drake Denklemi değişkeninin değeri bilinmiyor. Bilim insanlarının ilk üç değişkene dair gayet iyi bir tahmini bulunsa da kalan dört değişken gizemini koruyor.

N: İletişim kurulabilecek medeniyetlerin sayısı

R: Galaksideki yıldızların ortalama doğma oranı

Fp: Gezegensel sistemlere sahip yıldız oranı

Ne: Sistem başına düşen Dünya benzeri gezegen oranı

Fı: Dünya benzeri gezegenlerde yaşamın başlama oranı

Fi: O yaşamlar içerisinde akıllı yaşamın evrimleşme oranı

Fc: Akıllı yaşamlar içerisinde teknoloji geliştirme oranı

L: İletişim kurabilecek medeniyetlerin yaşamlarının süresi

İLGİLİ HABER

Uzaydan Gelen Gizemli Sinyaller İçin Ortaya Atılan 'Yıldız Depremleri' Teorisi

Astrofizikçi Michael Hart, 1975 yılındaki bir araştırmasında, zeki bir yaşamın Samanyolu Galaksisi’ni oluşumundan sonraki 13,8 milyar yılda kolonize etmesi için oldukça uzun bir zaman olduğunu ancak bunun gerçekleşmediğini ve çok büyük ihtimalle galaksimizde başka bir gelişmiş medeniyet olmadığı sonucuna vardı.

2018’de Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, galaksimizde yalnız olma ihtimalinizin 2/5 olduğu, tüm kozmosta yalnız olma ihtimalimizin ise 1/3 olduğu ortaya atıldı.

SETI, iletişime geçebileceğimiz herhangi bir dünya dışı yaşam, teknolojik olarak bizden daha gelişmiş olacağını farz ediyor. Dolayısıyla uzaylıların iletişim için radyo dalgaları kullanmıyor olmaları muhtemel. İletişim için henüz bizim bilmediğimiz bir teknoloji kullanıyor olabilirler. Walsh, bu durumu modern insanın, bir mağara adamıyla cep telefonu üzerinden iletişim kurmaya çalışmasına benzetiyor.

Walsh, Fermi Paradoksu’nun cevaplarından bir tanesinin “The Great Indifference” (Büyük İlgisizlik) olabileceğini, uzaylıların çok da zeki olmayan bu ırkın ne diyeceğini çok merak etmiyor olabileceğini söylüyor.

Frank Drake, yıldızlararası ilk radyo mesajını 16 Kasım 1974’te gönderdi. 168 saniyelik, 2 ses tonundan oluşan mesaj, Herkül Takımyıldızı’ndaki Messier 13’e (M13) yönlendirildi. Şifrelenmiş olan mesajda temel Dünya elementlerinin atom numaraları, 1’den 10’a kadar sayılar ve mesajın nereden geldiğini gösteren Güneş Sistemi’mizin bir grafiği bulunuyordu. SETI’ye göre M13, kabaca 21 bin ışık yılı uzaklıkta, yani Drake’in mesajı da oraya bu kadar sürede ulaşabilecek. Daha sonra sinyallerin tekrar Dünya’ya dönmesi için de bir bu kadar süre daha geçmesi gerekecek.

İLGİLİ HABER

Bilim İnsanlarına Göre Uzaylılar, Dünya’yı Böyle Görüyor Olabilirler

Hawking, Times of London’a verdiği bir röportajda “Devasa gemilerinde bekliyor olabilirler, kaynakları gezegenlerinden karşılıyor olabilirler. Bu kadar gelişmiş uzaylılar belki de göçebedirler, ulaşabildikleri tüm gezegenleri fethetmek ve kolonize etmek istiyor olabilirler” dedi.

Bazı araştırmacılar, galaksideki zeki yaşamın, Hawking ile benzer endişelere sahip olabileceğini ve bu yüzden sessiz kalmayı seçmiş olabileceklerini söylüyor. Walsh, End Times kitabında bu hipotezi şöyle değerlendiriyor: Belki de Dünya bir hayvanat bahçesi gibidir ve insanlar da kasten rahatsız edilmeyen galaktik bir türdür.

1951 yılında çıkan The Day The Earth Stood Still filminde buna benzer bir teori işleniyordu. Filmde, Washington’a inen uzay gemisi ya insanların barış içinde yaşaması gerektiğini ya da diğer gezegenlere tehdit teşkil ettiği için yok edileceğini söylemişti.

Walsh, diğer medeniyetlerin de tıpkı bizim gibi yıldızlararası seyahat yapabilecek seviyede olmadığını dolayısıyla biz de bu yüzden ulaşamıyor olabileceklerini söylüyor.

Fermi Paradoksu’nun bu muhtemel cevabına göre akıllı bir medeniyet Samanyolu’nun farklı bir noktasında var olmuş ancak bize ulaşamadan ya da biz onlarla iletişime geçemeden ölmüş ya da kendilerini yok etmiş olabilirler.

Çalışmada bir medeniyetin gelişmesi için takip edeceği dört senaryo ortaya koyuluyor. Bu senaryolardan birinde sürdürülebilirlikle varlık devam ediyor. Ancak diğer üç seçenekte medeniyet, kaynakları aşırı kullanıyor ve sonuç olarak çöküyor ya da ölüyor.

Yani araştırmanın yazarlarının Fermi Paradoksu’na verdiği muhtemel cevap, çevresel dönüşümün kaçınılmaz bir şekilde medeniyetleri yıldızlararası seyahat yapacak kadar gelişmekten alıkoyması.

Walsh, bu ipuçlarına “ölü izleri” (necrosignatures) adını veriyor. Nükleer soykırımlar, biyolojik silahlar hatta yok olan gezegenler uzayda tespit edilebilir işaretler bırakabilir. Dolayısıyla insanlık bu tür izleri bulmaya hazırlanmalı.

İLGİLİ HABER

ABD’nin Yeni Başkan Adayı: Seçilirsem Uzaylılarla İlgili Her Şeyi Açıklayacağım

Stern, Business Insider’a verdiği röportajda şöyle söylüyor: “Eğer ki teknolojik medeniyetler, bu iç okyanus dünyalarında gelişebiliyorlarsa üstlerindeki kaya ve buz yüzünden bizimle iletişimleri doğal olarak kopmuş olabilir. Şehir ışıklarını göremeyiz, iletişimlerini duyamayız. Hatta dışarıda iletişim kurulabilecek bir evren olduğunu bile bilmiyor olabilirler.”

The Astronomical Journal dergisinde yayınlanan bir makalede zeki uzaylıların galaksiyi keşfe çıktığı, yıldız sistemlerinin hareketlerini çalışır hale getirdiği ve yıldızlararası seyahati daha kolay hale getirmek için yörüngesel değişiklikler yaptığı varsayıldı.

Araştırmanın yazarlarına göre uzaylılar, galaksiye yayılmadan önce yıldızların birbirine yaklaşmasını bekliyor olabilir ve diğer medeniyet ise zaten oraya gitmiş ve arkasında bir iz bırakmadan ayrılmış olabilir.

Popular Articles

Latest Articles