B­a­k­t­ı­k­ç­a­ ­S­i­z­i­ ­D­u­y­g­u­ ­S­e­l­i­n­d­e­ ­S­ü­r­ü­k­l­e­y­e­c­e­k­ ­Y­e­r­l­i­ ­Ü­r­e­t­i­m­ ­O­t­o­m­o­b­i­l­l­e­r­ ­(­S­p­o­r­ ­A­n­a­d­o­l­ ­İ­ç­e­r­i­r­)­

B­a­k­t­ı­k­ç­a­ ­S­i­z­i­ ­D­u­y­g­u­ ­S­e­l­i­n­d­e­ ­S­ü­r­ü­k­l­e­y­e­c­e­k­ ­Y­e­r­l­i­ ­Ü­r­e­t­i­m­ ­O­t­o­m­o­b­i­l­l­e­r­ ­(­S­p­o­r­ ­A­n­a­d­o­l­ ­İ­ç­e­r­i­r­)­

Otomotiv sanayi, dünya ticaret tarihinin en büyük kalemlerinden birisi konumunda. Almanya, ABD ve Kore gibi ülkelerin üreticileri, dünya pazarını ele geçiren markalarıyla, her yıl milyonlarca otomobil üretip satıyorlar.  

Türkiye’deki otomotiv sanayinin gelişimi ise sürekli sekteye uğradı. Yerli marka girişimlerine ilişkin yapılan çalışmaların devamı getirilemedi. Yine de ülkemizde pek çok otomobil fabrikası kuruldu, uzun yıllar otomobil üretimi yapıldı, hala da yapılmaya devam ediliyor. Yerli bir markayla uluslararası pazarda başarı yakalamanın ise bambaşka boyutları var. Eğer tamamen kendi kaynaklarımızla bir otomobil üretip, güçlü rakiplere karşı yurt dışına satabilirsek, ekonomik olarak önemli gelişmeler yaşarız. 

Yerli Üretim Tarihi serimizin üçüncü köşesinde, bugüne kadar Türkiye’de üretilmiş olan otomobillere yakından bakıyor, sizi geçmişe doğru kısa bir yolcuğa çıkartıyoruz.  

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yükselişte olan sanayi gelişimi, otomotiv sektörünün öncüsü olan Ford’un planlarıyla bir anda değişim geçirmeye başlayacaktı. Başlayacaktı, ancak başlamayadı: 1929 Büyük Buhran krizinde ağır darbe yiyen Ford, İstanbul’da kurduğu montaj hattını kapatmak zorunda kaldı. Ford’un Türkiye’deki planları da böylece ertelenmiş oldu.  

Uzun yıllar Türkiye’de otomobil üretilemedi. Bu konuda pek çok girişim yapılsa da toparlanmaya çalışan bir ekonomi için otomotiv sanayi inşa etmek güç bir durumda. Aynı yıllarda uçak üretimi üzerine çalışmalar yapılmış, onlar da yarım kalmıştı. Otomobil üretmek, çok sayıda üretip bunları ihraç etmek zor bir işti.  

1954 yılına geldiğimizde, ABD’nin bir diğer köklü üreticisi Chrysler’in bünyesindeki Jeep, İstanbul Tuzla’da kendi fabrikasını kurdu. Firma, ülkemizde askeri arazi araçları ve kamyonet modelleri üretmeye başladı. 2 yıl sonra, 1955’te, Federal Türk Kamyonları A.Ş. kuruldu. Yerli şirketin tüm kadrosu Türklerden oluşuyordu. 

1958 yılında, Fuldamobil adında bir şirketin aldığı lisansla ülkemizin ilk seri üretim otomobili Nobel 200 piyasaya sürüldü. İki önde bir arkada olmak üzere 3 tekerlekli ve iki kişilik olan Nobel 200, gazetecilik yapan Norbert Stevenson isimli bir makine mühendisinin girişimiydi. Aracın adı her ne kadar yerli bir markaymış gibi dursa da değildi. Alman markası olan Nobel; Türkiye, Güney Afrika, Arjantin ve Hindistan’a kadar geniş coğrafyada üretilip satıldı. Yine yerli bir firmamız yoktu. Nobel 200’ün Türkiye’deki üretimi 1961 yılında sonlandırıldı. 

 

Ford, ülkemizin en köklü şirketlerinden olan Koç Grubu ile 1959 yılında bir anlaşma yaptı. İki firmanın birlikteliğinden Otosan adında yerli bir firma ortaya çıktı. 1960’ta kadrosu tamamen Türklerden oluşan fabrikada üretim başladı. Otosan ülkemizin en köklü otomotiv üreticilerinden birisi olarak otomobil, kamyon ve ticari araçları sınırlarımız içerisinde üretti. Yüzde yüz yerli olan bir markaya ihtiyacımız devam etmekteydi. 

Oyak Grubu, 1962 yılında Fedaral Türk Kamyonları’nı bünyesinde kattı, bir diğer ABD’li şirket olan International Harvester ile anlaşma yaptı. Bu anlaşmayla otobüs, minibüs, traktör, kamyon, kamyonet, askeri araçlar ve otomobil bileşenleri üretilmeye başlandı. Hala yeteri kadar yerli üretim bandına geçen markalarımız yoktu. 

 

1960 askeri darbesinden sonra ülkemizin 4. Cumhurbaşkanı olarak göreve gelen Cemal Gürsel, bugün TÜLOMSAŞ olarak bilinen, Eskişehir Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Fabrikası’nda otomobil üretilmesi için düğmeye bastı. Türk mühendisler tarafından, tamamen yerli imkanlar kullanılarak tasarlanıp geliştirilen ilk yerli otomobilimiz Devrim ortaya çıktı.  

İlk Devrim arabası, sadece 135 günde kağıt üzerinden gerçeğe dönüşmüştü. Darbe sonrası yaşanan ekonomik kriz, Devrim’in seri üretime geçmesi için büyük engel teşkil etti. O günlerden sonra sadece 4 adet Devrim otomobili, 3 farklı tipte 10 adet motor üretilebildi. Devrim’i üreten ekip, projenin devamlılığı için destek beklemek zorundaydı: 

"Devrim ile ‘Türkler otomobil yapamaz!’ zihniyeti çürütülmüş, geri düşünceler mağlup edilmiştir. Şunu ileri sürebiliriz ki, Devrim'in daha sağlam, daha güzel hale getirilmesi artık bir yatırım işidir. Bu konuda karar vermek de devletindir. Teşvik görmek bizleri şevklendiriyor. Yapıcı desteklere daima hazırız. Şahsi hiçbir menfaatimiz yok. Hedefimiz memleketimizin gelişmesidir. Takdir büyük Türk milletinindir."

Gereken sürede yatırım alamayan Devrim, tarih kitaplarındaki yerini aldı. Devrim’in ışığı bir sonraki efsaneyi doğuracaktı, ancak bir başarısızlık daha yaşanacaktı.  

1968 yılında, İngiliz motosiklet üreticisi Triumph otomobil üretmek için Türk Otomotiv Endüstrileri A.Ş. ile anlaşmaya vardı. Triumph şirketinden önce ortaklık kurmak için Volvo ile yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Sedan, aile tipi (station wagon) ve kamyonet olmak üzere farklı tarzlarda tasarlanan Zafer otomobili, ne yazık ki ülkemizde üretilemedi.  

Triumph, elindeki tasarımlar İsrail’in Hayfa kentinde, Triumph Zafer olarak 1973 yılına kadar üretti.  

Otosan, Türkiye’deki üretimine devam ediyordu. 1966 yılında İngiliz firması Reliant’ın tasarladığı, fiberglas malzemeyle gövde bileşenleri üretilen, parçaları Ford’dan alınan Anadol üretilmeye başlandı. Anadol tam anlamıyla yerli değildi. Tasarımı İngiltere’de, parçaları ise ABD’de bulunan şirketlerin ürünleriydi.  

Türkiye’nin önemli endüstriyel tasarımcılarından Eralp Noyan, 1972’de protatip olarak geliştirilen ilk yerli spor otomobil Anadol STC-16'nın tasarımını yaptı. Türkiye’de Devrim’den sonra ilk kez bir otomobilin tasarımı ve seri üretimi yerli imkanlarla gerçekleştirildi. Anadol STC-16, aynı zamanda ülkemizin ilk spor otomobili oldu.  

STC-16, dünya çapında pek çok ralli yarışında boy gösterdi, Türk ve yabancı pek çok pilot tarafından yarışlarda kullanıldı. Sadece 176 adet üretilen araç, Alanya Sarısı olarak anılan rengiyle uluslararası bir üne kavuştu. 1973 yılında yaşanan petrole dayalı küresel ekonomik kriz, bu aracın da fişini çeken şey oldu.  

Her şeye rağmen Anadol, Türkiye’deki otomotiv sanayisinin fitilini ateşlemişti. Sonrasında yıllara göre sırayla aşağıdaki otomobiller üretildi:   

 

O yıllarda ülkemizde pek çok otomotiv parçası üretilmeye başlandı. Ayrıca Karsan, Otomarsan, Chrysler, BMC gibi firmalar faaliyetlerini hızlandırdı.  

 

 

 

 

Aracın üretimi 2000 yılına kadar devam etti. Aynı dönem Opel ve Toyoto da ülkemizde üretim yapmaya başladı. 

Araçların üretimine hala devam ediliyor. 

 

 

5 Babayiğit olarak anılan şirketler grubu tarafından üretilecek olan aracın tasarımı henüz netleşmedi.

Yerli otomobillerimiz, otomotiv sektörü tarihimizle ilgili düşüncelerinizi; görüş, öneri ve yorumlarınızı bizimle paylaşabilirsiniz.

Popular Articles

Latest Articles