İ­s­t­a­n­b­u­l­ ­i­ş­g­a­l­ ­g­ü­n­l­e­r­i­n­d­e­ ­b­i­l­e­ ­c­a­n­ ­d­o­s­t­l­a­r­ı­n­a­ ­s­a­h­i­p­ ­ç­ı­k­t­ı­

İ­s­t­a­n­b­u­l­ ­i­ş­g­a­l­ ­g­ü­n­l­e­r­i­n­d­e­ ­b­i­l­e­ ­c­a­n­ ­d­o­s­t­l­a­r­ı­n­a­ ­s­a­h­i­p­ ­ç­ı­k­t­ı­

“Şehremaneti” denilen belediyelerin de “itlaf” (imha) ve en az itlaf kadar ağır, sürgünden başka çözüm önerileri olmuyordu. İstanbullular ise sokak köpeklerine reva görülen bu muameleyi asla kabul etmezken bu hayvanların ahı olarak büyük felaketlere maruz kalacaklarına da inanıyorlardı.

İstanbul’un fiilen işgal altında olduğu 1919’da da konu gündemdeydi. Cemil Topuzlu belediye başkanıydı ve sokak köpeklerinin itlaf edileceğine dair belediye kararı çıkmıştı. Bu karar 25 Kasım 1919’da Tasvir-i Efkâr gazetesinde yazılınca İstanbullular durumdan haberdar oldu. Kamuoyu bu konuda hassastı. Zira 1910 ve 1912’deki itlaflar acı bir katliam olarak hâlâ hafızalardaydı. İstanbul fiilen işgal altındaydı, yaşam çok zordu ama İstanbullular sokak köpeklerini belediyenin insafına bırakmayacaktı.

ŞEYHÜLİSLAMA MEKTUPLAR

Yazar Sadık Albayrak’ın “41 Orijinal Belge Işığında Eski İstanbul’da Hayat ve Çevre” kitabındaki Osmanlıca belgelere göre kamuoyu itlaf haberleriyle çalkalanmaya başlayınca vatandaşlar şeyhülislama (devrin diyanet işleri başkanı) müracaat edip “bu katliama” engel olmasını istedi. Şeyhülislama yazılan mektup ve arzuhâller günden günde arttı:

* “Geçen seferki itlaftan kurtulan köpeklerin sayısı 40-50’yi bulmaz. Onlar da kıyıda köşede yaşıyor. Kimseye bir zararları yok. Bunlardan ne isterler, anlamıyorum. Öteden beri denenmiş bir şeydir ki ne zaman bu hayvanlara dokunulsa arkasından bir bela gelir.”

* “Hayvanların zehirlenerek, ötede beride düşüp saatlerce can çekişmesini, sonunda bezgin ve kederli bir şekilde can vermesini gören bir mümin buna nasıl tahammül eder?”

SADRAZAMA BİLDİRİYOR

Bu tür mektupların artması üzerine şeyhülislam da harekete geçti. 10 Aralık 1919’da sadrazama (başbakan) bir yazı yazdı: “İstanbul’daki köpeklerin şehremaneti (belediye) tarafından itlafına karar verildiğinin gazetelerde yer alması üzerine makamımıza İstanbul’dan ve taşradan bu uygulamanın hakkaniyete ve merhamete aykırı olduğunu belirten birçok başvuru olmaktadır. Halkın kanuna aykırı olmayan gelenekleri ve maneviyatın da dikkate alınması hakkaniyetli idarenin gereklerindendir. İslam dini de Allah’ın yarattığı bütün mahluklara zulüm ve eziyeti yasakladığı için yapılması gereken konusunda hüküm sizindir...”

ALBAYRAK: ÖNEMLİ BİR BELGE 

Hürriyet

* Sadık Albayrak o döneme ait belgeleri ve tartışmaları şöyle yorumluyor: “Her devirde sokak hayvanları tartışılmış. Meşrutiyet’ten sonra tabii daha da farklı. Avrupa’ya benzeme gayretleri, şekli unsurların öne çıkması. 1910’daki o büyük itlaftan sonra 1919’da da yine gündeme gelmiş bu. Dönemin matbuatına da yansımış. Hayvanlar yine itlaf edilecek. Ama İstanbullular önceki felaketi unutmamış. Dini hassasiyet üzerinden bir lobi oluşturmaya çalışıyorlar. Bu hayvanları himaye için kurulmuş vakıflar var. İstanbullular o şartlarda bile sokak köpeklerini unutmuyor. Önemli ve kıymetli bir belge.”

GAYRİ İNSANİ

Sadık Albayrak günümüzde sokak köpeklerinin uyutulmasına ilişkin öneriyi “gayriinsani bir fiil” olarak nitelendiriliyor: “İnsan hak ve özgürlüklerine dayalı bir anayasa deniliyor ya, ben bütün canlı haklarına dayalı bir anayasa diyorum. O zaman karıncayı da fok balığını da yılanı da öldüremezsin. Doğada bir denge var. Kurbağa da kuşlar da lazım, yılan da kediler de lazım. Hepsinin ekosistemde bir yeri var. Cenab-ı Allah’ın kudretinin yansıması olarak da inanırız buna. İnsan ve hayvan birbirine mütemmimdir, tamamlayıcıdır. Osmanlı’yı da aşan tarihimizde derinliği olan bir merhamet konusu bu. Hele böyle bu zamanlarda bu hiç gündem bile olmamalı. Her tür imkân, fırsat mevcutken bu meselenin makul ölçülerde halli mümkün. Temenni ederim hayırlısı olur.”

Popular Articles

Latest Articles