‘­K­ö­y­ü­n­ ­d­e­l­i­s­i­’­n­e­ ­k­u­l­a­k­ ­v­e­r­e­c­e­k­ ­k­i­m­s­e­ ­v­a­r­ ­m­ı­?­

‘­K­ö­y­ü­n­ ­d­e­l­i­s­i­’­n­e­ ­k­u­l­a­k­ ­v­e­r­e­c­e­k­ ­k­i­m­s­e­ ­v­a­r­ ­m­ı­?­

 İstanbul’dan gelip Alaçatı’da sıra dışı bir projeye imza atan Dr. Bülent Özcan’ın hikâyesine yer vermiştim.

“O aslında iktisat mezunu.

Yüksek lisansını insan kaynakları üzerine yapmış.

Türkiye’nin ilk yazılım şirketlerinden birini kurmuş.

15 yıl çalışmış, üretmiş.

Sonra...

Doğup büyüdüğü güzelim İstanbul’un ellerinin arasından kayıp gittiğini, mutsuz olduğunu, boğulduğunu hissetmiş.

Ve iki bavula sığdırdığı eşyaları ile bisikletini yanına alarak Mayıs 2013’te tabir yerindeyse Alaçatı’ya sığınmış.

Bir yandan aynı dalda doktorasına devam ederken, bir yandan da hayalindeki çiftliği hayata geçirmek için kolları sıvamış.

Dr. Bülent Özcan, o gün bu gündür Alaçatı’nın Toskana Vadisi olmaya aday ‘Vadi Alaçatı’ için çalışıyor.

Burası Alaçatı’nın merkezine 5 kilometre mesafede, sörf alanına yakın 200 dönümlük bir yer.

Etrafı ardıç, çam, meşe, zeytin ağaçları, yaban mersini, dağ çileği, piren, odunsu bitkiler, kekik, papatya, üzüm bağları ile çevrili.

Ayrıca içinde lavanta yetiştirilen kalp şeklinde kocaman bir de tarla var.

Kullanılan enerji güneşten karşılanıyor, dolayısıyla karbon ayak izi sıfır.

İçme suyu da kendi arıtmasından elde ediliyor.

Doğal tarım yapılıyor, hiçbir kimyasal kullanmıyor.

Dr. Bülent Özcan’ın deyimiyle burası emek ve sabrın ürünü” demiştim.

Aradan geçen süreçte de zaman zaman gelişmelerle ilgili mini anekdotlara yer vermiştim.

Bayram vesilesiyle görüşürken ses tonundan bir şeylerin iyi gitmediği izlenimi edindim.

Meğer çok doluymuş, bir anda zembereği boşalmış yay gibi başladı anlatmaya.

Öğrendim ki Vadi Alaçatı’nın rüzgâr yönünde, kontrolsüz döküm yapılan bir alan varmış.

İçinde her türlü atığın olduğu bu alanda her yaz yangın çıkıyor ve duman rüzgâra bağlı olarak Deliklikoy başta olmak üzere neredeyse tüm Alaçatı, Port, Unique, hatta Ilıca’ya kadar yayılıyormuş.

İlgili birimlere defalarca konuyu aktarmasına rağmen bugüne kadar ilgilenen olmamış, dolayısıyla bir çözüm de üretilmemiş.

Dedi ki:

“Şu an yine yanıyor.

Alanda üst üste yığılmış kimyasal içerikleri belli olmayan çeşitli nesneler, her türlü inşaat atığı, muhtemelen asbest içeren malzemeler vs. var.

Burası tamamen kontrolsüz döküme açık bir yer.

Kamyonların biri gidiyor, biri geliyor.

Büyüklüğünü ifade etmem gerekirse 100 dönümün üzerinde olduğunu söyleyebilirim.

Kirlilik had safhada.

Ve korkarım yayılan duman zehirli.

Nefes alamaz haldeyiz.

Tam bir çevre katliamı yaşanıyor.

Bu nedenle agro turizm yaptığım tesisimi bu bayram kapatmak durumunda kaldım.

Gece gündüz demeden çalışarak 9 bin zeytin ağacı, 10 bine yakın saksılı fidan, 80 bin kökün üzerinde lavanta diktiğim bu cenneti terk etme noktasına geldim.

Ağaçlarımı söküp götürmek istemiyorum ama başka çarem yok!

Moral olarak artık bu yükü taşımak istemiyorum.”

Dr. Özcan, konuyu sosyal medya aracılığıyla Başkan Lal Denizli’ye de aktarmış.

“Bu alan Alaçatı’nın kangreni oldu, kriminal bir saha haline geldi” diye de eklemiş.

Umarım bu sefer mesajı yerine ulaşır ve kalıcı bir çözüm için müdahale edilir.

Alaçatı hepimiz için bir değer.

Koruyup gelecek nesillere aktarmak için hepimize sorumluluk düşüyor.

 

 

///

 

Sağlık turizmiyle büyüyecek

 

DUYDUM ki kuruluşunun 15’inci yılını kutlayan İzmir’in sağlık sektöründeki önemli markalarından Egepol, çıtayı yükseltmiş.

Nisan 2009’da çıktığı yolda Egepol Hastanesi’nin ardından Egepol Cerrahi ve Egepol International’ı da hastaların hizmetine sunan Nasır Group, bir yandan da kentin sağlık turizmi hedefleri için kolları sıvamış.

Kurucu Başhekim ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nuri Nasır, geçtiğimiz günlerde düzenlenen yeni yaş buluşmasında, “Egepol, ABD ve Avrupa’da en önemli hastane belgesi olan JCI ak1ikçi çalışmalarını izlemeye devam edeceğim.

Popular Articles

Latest Articles