“­Z­o­r­l­a­n­d­ı­ğ­ı­m­ ­h­e­r­ ­ş­e­y­i­ ­s­a­h­n­e­d­e­ ­a­ş­ı­y­o­r­u­m­”­

“­Z­o­r­l­a­n­d­ı­ğ­ı­m­ ­h­e­r­ ­ş­e­y­i­ ­s­a­h­n­e­d­e­ ­a­ş­ı­y­o­r­u­m­”­

Kuşkusuz Türkiye’nin en eğlenceli isimlerinden biri Enis Arıkan… Sahnedeki başarısından sosyal medyadaki paylaşımlarına kadar yaptığı her işte adından söz ettirmeyi başarıyor. Sadece komedi ile sınırlı kalmak istemediğini söyleyen Arıkan, bugünlerde yeni ufuklara yelken açmak için de hazırlıklar yapıyor. Hem yeni dönem projelerini hem de şov dünyasına bakışını konuşmak üzere bir araya geldiğimiz Arıkan, “Tek kişilik büyük bir şov hazırlığındayız. Ne bir stand-up, ne bir tiyatro ne bir müzikal… Ama belki de hepsi… Farklı ve alışık olmadığımız bir işle geliyoruz” diyor.

Sizi genel olarak eğlenceli ki­şiliğinizle tanıyoruz. Günlük yaşamınızda nasıl birisiniz?

Mutlu olmaya odaklı bir insanım. Sanırım bu yüzden gündelik ya­şamımda da neşeli görünüyorum, çünkü eğlen­meyi seviyorum. Etrafımda gülen insanlar gör­mek ve birlikte gülmek beni besleyen en büyük şeylerden biri. Yani eğer beni güldürme fırsatı bulursan kaçırma…

Marketing Türkiye adına Xsights’ın ger­çekleştirdiği “Türkiye’nin Eğlence Harita­sı” araştırmasında “en eğlenceli erkek ün­lüler” arasında gösterildiniz. Bu sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok güzel isimler vardı listede, o isimlerle yan yana olmak beni heyecanlandırdı. Gülmek artık bir çoğumuz için o kadar zorlaştı ki, insanları eğlendirebilmek beni gerçekten mutlu ediyor. Bana gelen yorumların çoğu ve hatta neredeyse hepsi; “derdimi unutturdun, yüzümü güldürdün, üzüntümü bir anlık dindirdin” şeklinde… Bunları duymak çok çok kıymetli ve yaptığım iş için “iyi ki” dememin sebepleri.

Siz de kendinizi eğlenceli biri olarak ta­nımlıyor musunuz?

Kendimi eğlenmeyi seven biri olarak tanımlaya­bilirim. Bu da sanırım dışarıdan, eğlenceli biri olarak görünmemi sağlıyor. Eğlenmeyi sevdiğin zaman, onu yaratmak ve içerisinde kalabilmek için oyunlar yaratman gerekiyor. Oyun oynamak da hepimizi güldürüyor.

Kariyer yolculuğunuz nasıl başladı? Bu­günkü noktaya gelmenizde dönüm nokta­sı olarak değerlendirdiğiniz olaylar neler?

Televizyon, dizi ve reklam dünyasıyla başladı ancak ben her zaman konservatuar ve tiyatro okumak istiyordum, okudum da. Okul bittikten sonra bambaşka kazanımlarla sahne sanatlarıyla daha fazla vakit geçirmeye başladım ve sonrası bildiğiniz gibi… Sanıyorum insanlar için benim dönüm noktam, sosyal medyada aniden viral olan videolarım oldu. Ancak benim açımdan dö­nüm noktası her zaman tiyatroydu.

Sizi genellikle komediyle özdeşleştiriyo­ruz. Ancak son dönemdeki işleriniz “Cam­daki Kız” ve “Balina” ile bu kalıpların dı­şına çıktınız. “Komedi oyuncusu” algısını kırdığınızı düşünüyor musunuz?

Hiçbir zaman “sadece” komedi oyuncusu olarak anılmak ve bu şekilde etiketlenmek istemedim. Belki de bu algıyı değiştirmek için bu işleri yap­mak istedim ve bu projeler, tam da bu odağı kır­mak için etkili oldu.

Şimdiye kadar sizde en çok iz bırakan proje hangisi oldu?

Garaj isimli, 2000’li yıllarda oynadığım bir ti­yatro oyunum vardı. İki yıl boyunca haftada beş kere oynuyordum, çok güzel ve özel bir dönemdi. Craft tiyatronun bir işiydi, İpek Bilgin yönetmiş­ti. Hayatımda en iz bırakan iş odur…

“Zorlandığım her şeyi sahnede aşıyorum”

Geçmişinize dair “iyi ki” ve “keşke”leriniz var mı?

İyi ki oyuncu olmuşum diyebiliyorum gerçekten. Ve keşke, bir dört sene de dans okuyabilseymi­şim. Yeni projem için şu sıralar çok fazla ihtiya­cım oluyor ve bunun için bir eğitim alıyorum. Ayrıca dans etmeyi de çok seviyorum gerçekten!

Siz keyifli vakit geçirmek için neler izli­yorsunuz?

Hepimizin izlemeyi sevdiği klasik dizi ve filmler dışında ben çok iyi bir müzik videosu izle­yicisiyim. Klipler benim uzmanlık alanlarımdan biri ve izlemekten inanılmaz keyif alıyorum…

Dizi sektöründe yeni dönemin öne çıkan trendleri neler sizce?

Dizi dünyasında zaman zaman farklı trendler oluyor ve buna bağlı olarak bazı işler bu eğilime göre şekil alabiliyor. Ancak bana göre insanların şu dönem gülmeye ihtiyacı var ve bu yüzden iyi hissettiren içerikler daha fazla tercih ediliyor. Yani özellikle günümüzün yoğun ve koşturmalı temposunda, günün yorgunluğunu atmak, ka­faları boşaltmak ve keyifli birkaç saat geçirmek, eskiye nazaran daha kıymetli oldu.

Verdiğiniz röportajlarda güzel görün­mekle alakalı bir takıntınızdan bahsedi­yorsunuz. Ancak Balina oyununda “güzel­lik standartlarına” uymayan bir karakteri canlandırıyorsunuz. Bu size nasıl hisset­tiriyor?

Ben zaten günlük hayatta yapamadığım her şeyi sahnede yapıp, kendimi iyileştirme yoluna gidi­yorum. Zorlandığım her şeyi sahnede aşabildiği­mi hissediyorum ve bu bana çok iyi geliyor.

Önümüzdeki dönemde sizi hangi proje­lerde göreceğiz?

Şimdilerde bizi çok heyecanlandıran yeni bir projeye hazırlanıyoruz. Türkiye’nin en büyük kültür&sanat kurumlarından birinde gerçekleş­tireceğimiz tek kişilik büyük bir show olacağın­dan bahsedebilirim şimdilik. Büyük bir prodük­siyon ve yoğun bir çalışma sürecindeyiz. Farklı ve alışık olmadığımız bir işle geliyoruz. Ne bir stand-up, ne bir tiyatro… Müzikal de değil ama belki de hepsi desem yeterli bir ipucu olur mu?

Sosyal medyada da oldukça aktifsiniz. Inf­luencerlık kariyerine nasıl bakıyorsunuz?

Herkesin hitap ettiği kişi, hedef kitlesi ve ya­rattığı içerikler bambaşka. Dolayısıyla tüm bu renklerin bir arada olması bana güzel ve eğlen­celi geliyor. Ben de burada kendi dünyamı, kendi hikayelerimi ve başımdan geçenleri anlatmayı seviyorum. Günümü ve hayatımı, arkadaşlarımla paylaşıyormuşum gibi hissediyorum.

Halihazırda hangi markalarla nasıl iş birlikleriniz var? İş birliklerinizde ne­lere dikkat edersiniz?

Mart itibariyle Nespresso ile uzun dönem­li, çok keyifli bir iş birliği sürecimiz başladı. Hatta markanın davetlisi olarak Cannes Film Festivali’ndeydik geçtiğimiz günlerde. Onun dışında Sephora, Longines, Estée Lauder, ABC, Bioderma gibi markalarla iş birlikleri­miz devam ediyor.

Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri 26. kez sahiplerini buldu

Popular Articles

Latest Articles