A­s­ı­l­ ­s­o­r­u­m­l­u­ ­k­i­m­?­ ­-­2­-­

A­s­ı­l­ ­s­o­r­u­m­l­u­ ­k­i­m­?­ ­-­2­-­

Bunlar, üstelik millet adına siyaset yaptıklarını zannediyorlar. Bunlardan zavallı Ahmet Davutoğlu’na sorarsanız; ‘Yüz elli yıllık parlamenter sistem tecrübemiz var, buna dönmeliymişiz’. 

Vesayetle illetli parlamenter sistemdeki siyasetçinin trajikomik halini (yetkisiz, bürokratın elinde oyuncak, askerin tepeden baktığı, medyanın horladığı vb.) görmezden geliyorlar.

Görevi ne olursa olsun, kişiler, yetkileri oranında sorumlu tutulabilirler. Eski, vesayetin yeşerttiği parlamenter sistemde, iktidar patisi (başbakan ve hükümet ve Meclis’teki çoğunluk) her şeyden sorumlu ancak yetki oranı yüzde 20 ile sınırlıydı (onlar da belediye hizmetleri). Mahut sistemde, anayasada, genelkurmay başkanları, başbakana bağlı ve ona karşı sorumluydu. Bu durum sadece kâğıt üzerinde böyleydi. Gerçek ise bunun tam zıttı idi.

Mesela; bir cumhurbaşkanı seçiminde asker mutlaka devreye girer ve siyasi partileri tehditle yönlendirirdi. ‘Şu generali cumhurbaşkanı seçmelisiniz’ denirdi. Demokrasi gereği cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan siviller, aynı askeri zevat tarafından ölümle tehdit edilirdi (Prof. Dr. Ali Fuat Başgil).

Halkın seçtiği iktidarı alaşağı eden asker; yönetime el koyar, belli bir müddet sonra seçime gitmek zorunda kalır, istemedikleri parti çok oy alınca da çılgına dönerler ve ‘okuma-yazma bilmeyenlerin oy kullanmaması gerektiğini’ söylerler.

Bu kafaya göre, yeniden ihtilal yapılacak ve iktidar, ‘Milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edilecektir’. Yani bunlara göre halkın seçtikleri, hakiki ve ehliyetli kişiler olmuyordu.

Bunlar ihtilal dönemlerinin askerleri deyip geçiştiremeyiz; daha dün, AK Parti çoğunluğunun cumhurbaşkanı seçememesi için aynı asker, belirli parti liderlerine telefon edip, Meclis’e girmemelerini kendilerine dikte etti. Bütün bu kepazeliklerin adı demokrasi ve sözde parlamenter sistem öyle mi?

Güldürmeyin insanı! Tehdit edilen partiler Meclis’e girmedi (giremedi) ve bir hukuk (guguk) garabeti olan 367 sayısı bulunamadığı için Meclis açılamadı ve dolayısıyla Meclis’in çoğunluğunu elinde bulunduran AK Parti’nin adayı cumhurbaşkanı seçilemedi. Bilahare seçimler yenilendi, sayısal olarak AK Parti yine tek başına iktidar olabiliyor lakin yine 367 garabetini ileri sürerek Meclis’i açtırmıyorlardı. Şayet, MHP aklıselimle hareket etmeyip Meclis’e girmeseydi 367 sayısı yine bulunamayacaktı ve cumhurbaşkanı seçilemeyecekti.

Nitekim 80 darbesini yapan aynı zihniyet, ‘Meclis, cumhurbaşkanlığı seçimlerini uzattı’ diyerek yönetime el koydu (Kenan Evren’in açıkladığı darbe gerekçelerinin içinde bu da vardı).

Vesayet kafasına göre, seçimi kendileri kazanırsa demokrasi var, başka partiler kazandığında ise ‘Göbeğini kaşıyanlardan ve onların seçtiklerinden ne olur?’ demeye getirirler.

Bu ülkede demokrasi adına tüm olumsuzlukların sorumlusu, gücünü vesayetten alan ve milletin seçtiklerine iş gördürmeyen işte bu faşist kafadır!

Popular Articles

Latest Articles