H­e­r­ ­i­s­t­e­d­i­k­l­e­r­i­ ­y­a­p­ı­l­a­n­,­ ­k­u­r­a­l­ ­t­a­n­ı­m­a­y­a­n­ ­p­r­e­n­s­ ­v­e­ ­p­r­e­n­s­e­s­l­e­r­e­ ­‘­s­ı­n­ı­r­’­ ­n­a­s­ı­l­ ­k­o­y­u­l­u­r­

H­e­r­ ­i­s­t­e­d­i­k­l­e­r­i­ ­y­a­p­ı­l­a­n­,­ ­k­u­r­a­l­ ­t­a­n­ı­m­a­y­a­n­ ­p­r­e­n­s­ ­v­e­ ­p­r­e­n­s­e­s­l­e­r­e­ ­‘­s­ı­n­ı­r­’­ ­n­a­s­ı­l­ ­k­o­y­u­l­u­r­

MALUM yaz aylarındayız. Okular kapandı, oyun alanlarında, parklarda, bahçelerde, plajlarda, cadde ve sokaklarda çocuklar daha çok görünür oldu. Dolayısıyla bugünlerde etrafta direten, bağıran, her dediğini yaptıran, kural tanımayan, bir dediği iki edilmeyen çocuklara da daha fazla rastlıyoruz. Tamam, çocuklar her şeyimiz, canımız ama böylesine sınırsız davranışlar doğru mu? Küstahlaşan, başkalarını rahatsız eden, anne-babalarına büyük sıkıntılar yaşatan bu tip çocuklarla nasıl başa çıkacağız?  Doğruyu yanlışı ayırt edemeyen, saygısız, istediği olmayınca çığlık çığlığa ağlayan, her istediğini yaptırmaya çalışan küçükleri gerçek dünyaya ne zaman ve nasıl adapte edeceğiz? Onlara nasıl sınır koyacağız? Bu soruları uzman psikolog Sandra Pasensya’ya sordum. O da şöyle yanıtladı: 

Hürriyet
Sandra Pasensya

ÇEMBERİNİZİ ÇİZİN

“Sınırlar, ilişkiden doğar. Çocuğun sınırlarını oluşturabilmesinin ilk adımı kendisiyle kurduğu ilişkidir. Her bireyin görünmeyen bir çemberi vardır. Bireyler bir araya gelince, onların çemberleri de buluşur ve ortak bir alan yaratırlar. Bu ortak alan ilişkidir. Karşılıklı ilişki kurduğumuzda ‘önemsediklerimizi ve önceliklerimizi” belli edebilmek için çemberlerimizi ayıran gizli bir çizgiye ihtiyaç duyarız. Bu çizgi sınırlarımızdır. Sınırlarımız sayesinde kendi alanımızı koruyabilir ve kontrol edebiliriz. Böylece, bir başkasının alanına da saygı gösterebiliriz.”

Hürriyet

OYUN ARKADAŞI OLUN

Çocuğun sınırı, ebeveynin sınırını algılayarak oluşur. Çocuklar, kendi sınırlarıyla tanışmak için başkalarının sınırlarını gözlemlemeye ihtiyaç duyar. Böylece kendi kontrol alanını bilebileceği gibi, bir başkasıyla nasıl uyumlanabileceğini de fark etmeye başlar. Bu uyumlanmaya ortak noktalar üzerinden ulaşabiliriz.  Mesela kitap okumayı, kurabiye yapmayı ve müzik dinlemeyi seven bir anne ile oyun oynamayı, kurabiye yapmayı ve arkadaşlarıyla buluşmayı seven bir çocuğun ortak etkinliği kurabiye yapmak olabilir. Bu etkinlik, anne-çocuk arasındaki ilişkiyi güçlendireceği gibi annenin çocuğun dünyasındaki oyunları ve arkadaşlarıyla olan ilişkisini anlamasına, aynı şekilde çocuğun da annesinin kitaplarına ve dinlediği müziğe ilgi duymasına neden olabilir. Ve bu karşılıklı etkileşim onlar için yeni uyumlanma alanları yaratabilir.

Hürriyet

TATLI DİLLE ANLATIN

Çocuğun yaşamda önem verdiği süreçleri anlamlandırmak, sürecin içindeki ihtiyaçlarını görebilmek ve birlikte çözüm üretebilmek için destek sunmak gelişim yolculuğu için kıymetlidir. Tablette oyun oynamayı seven ve bırakmakta zorlanan bir çocuğa, ‘tableti çabuk bırak ve ödevlerine başla’ şeklindeki yaklaşım onun ilişkide geri çekilmesine ve ‘ne zaman eğlenmek istesem engel oluyorlar’ diye bir düşünce geliştirmesine neden olabilir. Bu düşünceler, çocukta annenin neden sınır koyduğunu anlamakta zorlanma hali yaratabilir. Oysa duygusunun anlaşıldığını, kendisiyle ilişki kurulduğunu fark eden çocuk daha kolay uyumlanır. “Şu an çok heyecanlısın. Çok sevdiğin bir oyunu oynuyorsun ve tableti bırakabilmek kolay değil. Ama yemeğe kadar ödevlerini de bitirmen gerekiyor. Oyuna ara vermek için nasıl bir çözüm bulalım? İstersen beş dakika ben de seninle oynayabilirim ve sonra da çalışmaya başlarsın veya beş dakika yan koltukta seni beklerim sonra odana kadar eşlik ederim. Hangisini tercih edersin?” şeklindeki bir yaklaşım doğru iletişimle sınır koymanın güzel bir örneği olur. Bu nedenle iletişim dili, ilişki-sınır dengesini kurgularken önemli ve önceliklidir.

ZOR ANLARLA BAŞA ÇIKMAYI ÖĞRETİN

- Her davranış bir ihtiyaçtan doğar. Çocukların davranışının altındaki ihtiyaca bakabilmek ve ne anlatmaya çalıştığına dikkat etmek, çocuğu anlayabilmek için önceliklidir. Kutu oyunu oynarken kaybetmeye yakın olduğunu düşünen bir çocuk oyundan ayrılmak isteyebilir, oyunu bozabilir veya kazanana kadar tekrar oynamak isteyebilir. Bu gibi durumlarda en yoğun duygu hayal kırıklığı ve öfke olarak açığa çıkar. Oyunu yarıda bırakıp uzaklaşan bir çocukla, birbirimizi duyabilir olduğumuz an süreci yeniden şekillendirebiliriz. “Şu an çok üzgünsün. Oyun hayal ettiğin gibi ilerlemedi ve bir an önce bitmesini istiyorsun. Beş hamle daha yapıp öyle mi sonlandıralım istersin, yoksa beş dakika daha oynayıp mı sonlandıralım. Hangisini tercih edersin?” Zor anlarda verilecek kararı birlikte düşünüp oluşturmak çocuğa, ‘hayal ettiğimiz veya istediğimiz durum şu an gerçekleşmeyebilir ama ona belli  koşullar içinde ulaşabiliriz’ mesajı verir. Böylece çocuk olduğu koşulların veya durumun içinde karar verebilmeyi ve çözüm üretebilmeyi öğrenir. Zor anların içinde hissettiği üzüntü, endişe, korku, öfke gibi duygularda kalabilmeyi ve bu duygularda çözüm üretebilmeyi öğrenen çocuk kendini duygusal olarak güçlü hissedeceği için kendine güvenmeye başlar. Böylece duygularını tepkisel davranışlarla değil kendini kontrol ederek daha iyi ifade edebileceğini öğrenmeye başlar.

Hürriyet

ÇÖZÜM ÜRETMEK YERİNE ÇÖZÜM YOLUNU GÖSTERİN

- Ebeveynin zor anlara nasıl eşlik ettiği önemli. Çocuklar büyürken duygusal olarak kendi güçlerini, kendilerine olan güvenlerini ve sınırlarını tanımak isterler. “Kendime yetebiliyor muyum?” sorusu aynı zamanda “Tek başıma neler yapabiliyorum?” şeklindeki bir merakla ortaya çıkar. Ebeveyn zor anlarda tek bir çözüm önerisi ile çocuğa yaklaşırsa, çocuk o zor durumu çözebilmek için sadece ebeveynini taklit etmeye çalışır. Kendisi karar vermediği için süreç deneyime dönüşmez. “Ders notlarımı okulda unuttum” diyen bir çocuğa, ebeveyni, “arkadaşını ara ve notları ondan al” şeklinde yaklaşınca, çocuk tüm zor anlarda ebeveyninin çözüm üretmesini ve kendisini desteklemesini bekler. Çözüm üretme becerisi gelişmeyen çocuk kendine güvenmekte zorlanır ve sorumluluk alma konusunda çekimser kalır. Bu nedenle ebeveyni ihtiyacın ne olduğunu görsün ve çözsün diye sadece ihtiyaçlarını belirtir. Halbuki, ebeveyn, “notlarını arkadaşını arayarak mı almak istersin yoksa öğretmenine mail atarak mı?” şeklinde bir seçenekli soruyla çocuğu da  sürecin içine katarsa öğrenme başlar ve deneyime dönüşür. Benzer bir durum, ebeveyni yanında değilken tekrarlarsa, çocuk tek başına çözüm üretebilir hale gelir. İhtiyaç ve çözüm bir araya gelince deneyim ortaya çıkar, çocuk kendine güvenmeye ve sınırlarıyla tanışmaya başlar.

Popular Articles

Latest Articles