M­o­u­r­i­n­h­o­’­n­u­n­ ­m­e­t­o­d­u­ ­s­a­h­a­d­a­n­ ­h­a­y­a­t­a­ ­d­e­r­s­l­e­r­

M­o­u­r­i­n­h­o­’­n­u­n­ ­m­e­t­o­d­u­ ­s­a­h­a­d­a­n­ ­h­a­y­a­t­a­ ­d­e­r­s­l­e­r­

 

 

Sporda özellikle de futbolda, oyun ile hayat arasındaki çizgi sık sık bulanıklaşır. Fenerbahçe'nin teknik direktörü José Mourinho'yu izliyor musunuz?

Benim yıllardır yakından takip ettiğim spor insanlarından biridir. Türkiye’de başarılı olur, olmaz bilemem. Ben spora fanatik gözlüğüyle değil, taraftar gözüyle baktığım için benim kriterlerim çok farklı.

Mourinho’yu modern ve detaycı bulanlardanım.

Portekiz, İngiltere, İspanya ve İtalya'da toplam 26 ulusal ve uluslararası kupa kazanmış biri ve ilkeleriyle adından hep söz ettiriyor.

Mourinho'nun tanımlayıcı alışkanlıklarından biri güne herkesten önce başlaması. Takımından bir saat önce antrenman sahasına geliyor, antrenman düzenini kendisi kuruyor. Bu hazırlığın ve başarıya zemin hazırlamanın önemini vurgular. Hayatta da proaktif olmak ve günün zorluklarına hazırlıklı olmak genellikle hedeflere ulaşmanın anahtarıdır.

Mourinho her gün iki tane, her biri neredeyse iki saat süren antrenman seansı yapmayı zorunlu kılıyor. Bu sıkı program, tutarlılık ve sıkı çalışmanın iyileşme için kritik olduğunu gösterir. Futbolda veya hayatta, bir rutin oluşturmak ve buna disiplinle bağlı kalmak, önemli ilerlemelere ve sonunda başarıya yol açabilir.

Antrenmandan önce Mourinho oyuncularının 45 dakika fitness aktiviteleri yapmasını sağlıyor. Bu fiziksel yetenekler kadar zihinsel odaklanmayı da sağlar.

Mourinho’nun her antrenman seansını kaydetmek ve analiz etmek için dronları kullanması, teknolojiden yararlanmanın ve sürekli öğrenmenin önemini gösterir. Görüntüleri inceleyerek, başarılar ve iyileştirilmesi gereken alanlar hakkında ayrıntılı geri bildirim sağlar. Bu uygulama hayata da uygulanabilir; düzenli olarak eylemlerimizi gözden geçirip geliştirme yolları aramak, bizi mükemmelliğe yönlendirebilir.

Mourinho'nun antrenman tarzının bir diğer önemli özelliği açık iletişim... Sadece oyuncularıyla değil, aynı zamanda taraftarlar ve medya ile de sürekli iletişim halindedir. Hayatta ve işte, açık ve net iletişim güçlü ilişkiler ve güven inşa edebilir, bu da herhangi bir başarılı girişimin temelini oluşturur.

Mourinho, oyuncularını sınırlarının ötesine geçmeleri için zorlar, böylece en iyi durumda olmalarını sağlar. Bu sınırları zorlama yaklaşımı, hayatın zorlukları için bir metafor olabilir. Konfor alanlarımızın ötesine geçmeye çalışmak, kişisel büyüme ve daha yüksek başarılara yol açabilir.

Dayanıklılık antrenmanlarına rekabet unsurları ekleyerek, Mourinho oyuncularını motive ve meşgul tutar. Bu strateji hayata da uygulanabilir; zorlukları belirlemek ve küçük zaferleri kutlamak, bizi motive ve daha büyük hedeflere yönlendirebilir.

Günün sonunda Mourinho antrenman seanslarını takımıyla birlikte gözden geçirir, neyin iyi gittiğini ve neyin gitmediğini tartışır. Bu günlük yansımalar, sürekli gelişim için önemlidir. Benzer şekilde, günlük deneyimlerimizi yansıtmak, öğrenmemizi ve büyümemizi sağlar, bizi gelecekteki zorluklara daha iyi hazırlar.

Mourinho başarı kadar taktikler ve stratejilerle de ilgileniyor. Ve bir de yaşam felsefesi; Disiplinli yaklaşımı, sürekli öğrenmeye verdiği önem ve açık iletişim değeri, sadece futbolda değil, aynı zamanda tatmin edici ve üretken bir yaşam için de bir yol haritası oluşturur.

Evet; başarı bizde şampiyonlukla ölçülüyor.

Ben oralara bakmıyorum inanın...

Hayatta daha önemli şeyler de var.

İlkeler gibi, hayat gustosu gibi, felsefe gibi, yenilikçilik gibi...

 

 

Bu kadar beklemeye rağmen

adalara neden gidiyorlar

 

HAFTA sonu Ayvalık’tan Midilli’ye giden feribot kuyruğunu görmüşsünüzdür. Kilometrelik bir kuyruktan bahsediyorum. Sosyal medyada epey konuşuldu. Kapı vizesi alıp bir hafta tatil için Midilli’ye ya da Yunan adalarına giden çok...

Yunanlıların da mutlu olduğunu düşünüyorum.

Çünkü turizm Yunanistan için en önemli gelir kapısı,,,

Ayvalık’ta kuyruğun benzeri Midilli sahillerinde de oldu doğal olarak... Çünkü kapı vizesi uygulaması da biraz farklı çalışıyor. Peki bu kadar beklemeye, eziyete rağmen insanlar neden adaları tercih ediyor?

Sadece söylendiği gibi bizim kıyılarımızdan daha ucuz olması mı?

Evet; kriterlerden biri bu olabilir.

Ama bundan daha önemlisi ne biliyor musunuz?

Sadelik, herkesin istediği yerden denize girebilmesi, gittiği her yerde aşağı yukarı aynı hesabı ödemesi...

İstediğinde dinlenebilmesi, istediğinde eğlenebilmesi...

Müziğin sokağa taşmaması, yemek yerden bağırarak konuşma ihtiyacı hissetmemen...

Ve bunun gibi detaylar...

 

 

Halk kıyılardan uzaklaştı

 

ŞU adalarda, Atina’da, Selanik’te hiç mi bizdeki gibi plajlar, beach clup’ler yok? Olmaz mı...

Bizde de olmalı; isteyen istediği plaja gitsin.

Sosyal medyada dolaşan hesaplara, giriş paralarına da bir şey diyemem. Herkes her yere gitmekte özgür...

Benim meselem şu...

Ve bizde aradığımız şey şu...

Atina’da insanlar evinden çıkar; yürüyerek plajlara iner. Bir işletmeye girmek zorunda değildir; şezlong parası da ödemek zorunda değildir. Kilometrelerce halk plajları hep doludur ve arabaya binip paralı plajların arasında küçük alanlara sıkışmak zorunda değiller...

Bizde ecrimisil bahanesiyle kıyılar vatandaşın elinden alındı. Halk denizden uzaklaştırıldı.

Sırf bunun gibi nedenlerden dolayı bile insanlar tatil tercihlerini değiştirmeye başladı.

 

 

Çeşme’de taksiler

acaba denetleniyor mu?

 

BİR dostum aradı.

Dedi ki; “Çeşme’de taksileri denetleyen var mı, merak ediyorum...”

“Taksiciler Odası herhalde takip ediyordur” dedim.

O zaman rica etti.

Şikayeti şu; Birincisi taksiler çok hızlı araba kullanıyormuş. Bahaneleri de iki aya sıkışan sezonda mümkün olduğu kadar fazla iş yapmak. İkincisi taksimetre açmıyorlarmış. Gittikleri yere göre kendi tarifeleri varmış.

Bu yüzden korsan taksi sayısında patlama yaşanıyormuş. Arabalar hem daha bakımlı, hem de istenen rakamlar yarı yarıya fark ediyormuş.

Benden söylemesi...

Popular Articles

Latest Articles