Ç­a­t­ı­ş­m­a­ ­g­ö­r­ü­n­t­ü­l­e­r­i­ ­ç­o­c­u­k­l­a­r­d­a­ ­ş­i­d­d­e­t­ ­a­l­g­ı­s­ı­n­ı­ ­n­o­r­m­a­l­l­e­ş­t­i­r­i­y­o­r­

Ç­a­t­ı­ş­m­a­ ­g­ö­r­ü­n­t­ü­l­e­r­i­ ­ç­o­c­u­k­l­a­r­d­a­ ­ş­i­d­d­e­t­ ­a­l­g­ı­s­ı­n­ı­ ­n­o­r­m­a­l­l­e­ş­t­i­r­i­y­o­r­

Geçmişten bugüne milyonlarca çocuk savaşların ve terör saldırılarının masum kurbanları ve tanıkları oldu. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre 2015 yılından bu yana 120 binden fazla çocuk silahlı çatışmalarda hayatını kaybetti ya da yaralandı. Bu sayı İsrail’in Gazze bombardımanlarıyla önemli ölçüde arttı.

Savaş sadece yakından tanığı ve mağduru olan çocukları değil, uzaktan medya aracılığı ile şiddet görüntülerine maruz kalanları da etkiliyor. Tüm bu şiddet görüntüleri çocuklarda psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkmasına neden oluyor. Peki, dünyanın geçtiği bu zorlu dönemde çocuklara savaş kavramı nasıl anlatılmalı? Onlara umut aşılamak, güzel bir geleceğin varlığına inandırmak neden önemli?

Baykoz Üniversitesi Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsen Erden ile savaş görüntülerinin çocuklarda bıraktığı izleri konuştuk.

Gülsen Erden’e göre geleceği inşa edecek olan yeni nesiller, dijitalleşen dünya ile birlikte çatışma görüntülerine kontrolsüzce maruz kalabiliyor ve şiddeti olağan karşılıyor.

Grafik: TRT Haber[Grafik: TRT Haber]

Çocuklar için olası risklerden biri, otorite figürleri tarafından sergilenen şiddet eylemlerinin ahlaki olarak kabul edilebilir olduğunu düşünmeye başlamaları.
Prof. Dr. Gülsen Erden Beykoz Üniversitesi Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Çocuklara savaş nasıl anlatılmalı

Geleceği inşa edecek olan yeni nesiller, dijitalleşen dünya ile birlikte çatışma görüntülerine kontrolsüzce maruz kalabiliyor. Erden, bu durumun çocuklarda şiddetin kabul edilebilir hatta normal olduğu algısını oluşturabileceğine dikkat çekiyor. Peki, çocuklara savaş ve başka insanlara zarar vermenin normal olmadığı nasıl anlatılmalı?

“Çocukları korkutacak, heyecanlandıracak hatta paniğe kapılmalarına sebep olabilecek açıklamalar yapılmamalıdır. Ayrıca henüz doğruyu yanlışı ayırt edemeyecek yaşta oldukları unutulmadan, ayrımcılığa girmeden olabildiğince nötr açıklamalar yapılmalıdır. Bu yaştaki çocuklar için haksızlık anlaşılabilir değildir. Ve haksızlığa uğramak dünyaya ve kendilerine güveni sarsacak bir durumdur. Güvenin sarsılması onları kaygılandıracaktır.”

Grafik: TRT Haber[Grafik: TRT Haber]


Savaş anlatılırken; şiddeti övmek, savaşı bir çözüm yolu olarak göstermek çocukların ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Bu açıklamalardan kaçınmanın önemini Gülsen Erden şöyle anlatıyor:

“Çocuklar için olası risklerden biri otorite figürleri tarafından sergilenen şiddet eylemlerinin ahlaki olarak kabul edilebilir olduğunu düşünmeye başlamalarıdır. Bu nedenle savaşa dair siyasi, kişisel yorumlardan kaçınılmalı sadece açık olumsuzluklar ve çocuk ‘nasıl kendini güvende hisseder?’ sorusunun cevabına odaklanılmalıdır.”

Çocukları şiddet görüntülerinden nasıl korunur?

Dijitalleşen dünyada çocukları savaş ya da terör saldırıları görüntülerinden korumak oldukça zor. Korku, kaygı ve güven duygusunda sarsılma, bu tür görüntülerin çocuklarda gözlenebilen etkilerinden sadece birkaçı… Çocukların yaşadığı kaygıları azaltmak ise ebeveynlere düşüyor. Gülsen Erden, çocuklarla nasıl iletişim kurulması gerektiğine dair şu önerilerde bulunuyor.

“Çocuğa konuşma fırsatı yaratılarak ne hissettiği ve nasıl olduğu anlaşılmaya çalışılmalıdır. Konuşma esnasında sakin bir ses tonuyla çocukla aynı hizada olup yüzüne bakarak konuşmayı sürdürmek gerekir. Bazı çocuklar susar, içe çekilir ve soru sormadan olayı kendi içinde yaşar. Çocukların konuşmama nedenlerinin bulunması önemlidir. Çocuklar anne babalarının kendileriyle yakından ilgilendiğini ve onu dinleyip anlayabileceğini açık bir biçimde hissederlerse yaşantılarını paylaşmaya gönüllü olurlar. Savaşa ilişkin görüntüler ve haberlere erişimde ise öncelikle ev içinde tekrarlı dinleme ve izlemelerden kaçınılması, ağır konuların çocuklardan uzak konuşulması gibi önlemler işe yarayacaktır. Her şeyden önce anne ve babalar telefonları, tabletleri ya da televizyon haberleriyle fazla vakit geçirmekten kaçınmalı ve kendi ekran saatlerini de kontrol altında tutmalıdırlar. Çocukların görerek ve gözlemleyerek örnek aldıkları unutulmamalıdır. ”
 

Grafik: TRT Haber[Grafik: TRT Haber]

Ebeveynlerin sağlıklı iletişim kurmadığı, olayı yok saydığı durumlarda ise çocuğun kaygısı yükselebiliyor.

“Çoğu zaman çocuğun bakımından sorumlu yetişkinler, belki biraz da kendi endişelerini bastırmak için çocuklarıyla travmatik olaylar hakkında pek de konuşmak istemezler; sanki o olay hiç olmamış ya da önemli değilmiş gibi davranırlar. Bu durum, çocukların olaylar hakkında kendi senaryolarını, kendi varsayımlarını üretmelerine neden olur. Ancak, çocuğun kendi kafasında kurguladığı durum belirsizlikler taşıdığı, tahminlere dayandığı için çocuğu çok rahatsız eder.”

Çocuklar kendilerini mi suçluyor?

Savaş ve çatışmaların yaşandığı kaotik ortamların çocuklar üzerindeki fiziksel ve sosyal etkilerini açıkça görmek mümkün... Özellikle bu olumsuz etkilere doğrudan maruz kalan ya da tanık olan çocuklar yoğun korku ve çaresizlik duygularıyla boğuşuyor. Prof. Gülsen Erden, "Bu korkular olayın tekrarlanacağına, yaralanmaya ya da ölüme, yalnız ve savunmasız kalmaya, yaptıkları yanlışlar nedeniyle cezalandırılmış olmaya ya da suçlanmaya ilişkin olabilir" diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: 

"Savaş travmasına maruz kalan çocuklar, travma sonrası stres bozukluğuna işaret eden ve uygun şekilde ele alınmadığında gelişimi olumsuz yönde etkileyebilecek olan birtakım tepkiler gösterebilirler. Örneğin hareketlilik, uyku ve iştah problemleri, dikkatini verememe, çabuk sinirlenme, huzursuzluk, korku ve yalnız kalamama gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Savaş yaşantısına bağlı travma sonrası stres bozukluğunun diğer belirtileri arasında tedirginlik, gerginlik, irkilme durumları, huzursuzluk, öfke patlamaları ve saldırgan davranışlar sayılabilir."

Bu noktada çocuklara güven ve umut vermek büyük önem taşıyor. Peki nasıl? Çocukların sarsılan güvenini onarmak mümkün mü? Gülsen Erden atılabilecek adımları şöyle özetliyor:

"Alınacak ilk ve birincil önlem, çocuğun içinde yaşadığı alışageldiği günlük yaşam biçiminin korunması. Çocuğun savaş ve şiddet görüntülerinden olabildiğince uzak tutularak yakınlarıyla ya da güvendiği kimselerle birlikte etkileşim içinde vakit geçirmesinin sağlanması önemli. Güven içinde olduğu, yalnız olmadığı konusunda çocuğun sık sık rahatlatılması, duygularını ifade etmesine izin verilmesi, savaş ve benzeri ürkütücü üzücü olaylar olduğunda bunları hissetmenin normal olduğu söylenerek rahatlatılması gerekir. Çocuklara sık sık sarılarak, yakınında olarak, daha çok zaman ayırarak sevildiğinin ve değerli olduğunun ifade edilmesi, yaşanan tüm zorlukların aşılabileceğine dair umut aşılanması da önemlidir."

Grafik: Hafize Yurt

Popular Articles

Latest Articles