7 Haziran 2015 günü "neredeyse" herkesin tek gündemi 25. dönem genel seçimleriydi.

Demokrasi aşığı Türkiye halkı, sandığa gitmekle kalmadı; oylarına ve iradesine de sahip çıkmak için büyük çaba gösterdi.

Müşahitler de bu demokrasi şöleninde büyük bir özveriyle çalıştı.

Müşahitler, her türlü tahrik ve engelleme çabasına rağmen görevlerini layıkıyla yerine getirdi.

Müşahitler sadece sandık başında görev yapmaktan değil, sosyal medyada da halkı bilgilendirmekten bir an bile geri durmadı.

Ailelerin seçmen iradesine gölge düşürmeye yönelik baskılar yaptığı iddiaları dile getirildi.

Bir başka iddia ise plakasız araçlarla ilgiliydi.

Saat 20:00'ı gösterdiğinde seçime giren 31 PARTİNİN HER BİRİNİN ne kadar oy aldığını merak eden halk, ekran başına kilitlendi.

Seçim sonuçları bazıları için sürpriz, bazıları için beklenendi.

Sonuçlar -özellikle Ak Parti'nin aldığı oy oranı- MHP lideri Devlet Bahçeli'yi haklı çıkarır nitelikteydi.

Herkes sonuçların neden böyle olduğunu anlamaya çalıştı.

Bazı veriler CHP'liler için heyecan vericiydi.

Ak Parti seçimlerden yine galip çıktı. Üst üste kazanılan 4. genel seçim zaferi partililerce coşkuyla kutlandı.

Davutoğlu’nun kucaklayıcı balkon konuşması tüm dünyada ilgiyle takip edildi.

HDP’nin aldığı rekor oy oranı akıllara “HDP’ye bu seçimde ilahi, doğaüstü bir güç mü yardım etti?” sorularını getirdi.

HDP’nin barajı geçmesi birçok kişi için önemli bir umut kaynağı oldu.

HDP'nin Türkiyelileşme çabasının başarıya ulaşması ülkenin kalkınması adına olumlu bulundu.

Bazı şehir ve ülke sonuçları birçok kişiyi şaşırttı.

Yurtdışı sandıklarından çıkan sonuçlar ciddi kuşkular uyandırdı.

Başarısız olan partiler özeleştiri yapmak yerine kolaya kaçıp başarısızlıklarına bahane üretmeye çalıştılar.

Darbe şakşakçıları, fırsattan istifade darbe çığlıkları atmaya başladı.

Türkiye, 8 Haziran sabahı yepyeni bir ülkeye uyandı.

Herkesin kafasında "Eski günlere geri mi dönülüyor?" sorusu vardı.

Her şeye rağmen, barış ve sevgi dilinin egemen olduğu bir seçim yaşadık.