S­a­n­a­t­ ­E­s­a­r­e­t­t­e­n­ ­K­u­r­t­a­r­ı­r­!­

S­a­n­a­t­ ­E­s­a­r­e­t­t­e­n­ ­K­u­r­t­a­r­ı­r­!­

“Bir stop tuşu olmalı, olmak zorunda…

Kulisler, pazarlıklar mutlaka çok-uluslu sponsor gerek.

Satışlar, açık arttırmalar bize pazar gerek. 

Suni duyarlılıklar, yalan mesajlar;

medyada bolca yer tutmak gerek.

Ne şiş yansın ne kebap.

Kavramsal takılmalı, post-modern olmalı, olmadı pre-modern olmak gerek.

Yaşadığımız yıkım dünyasında, sanat pazarda mal, sanatçı ise bir hokkabaza dönüştürülmek isteniyor…

Artık, yeni bir sahne ya da ekran istemiyoruz.

Yeni dalga; deliliğin bizi özgürleştirdiği yerde, sokaklarda başlıyor. 

Ve bunun için sadece ruhlarımıza sığınıyoruz, aksak sokak ritmiyle…”

Parker, yukarıda nasıl bir eleştiri getirmiş. Çok hoş doğrusu.

Parker, yukarıda nasıl bir eleştiri getirmiş. Çok hoş doğrusu.

Peter Parker, Sokağın Sanatı için Yoldan Çıkmış Manifesto eserinde dünyayı “gerçek sanatın” kurtaracağını iddia ediyor. Ben de düşünüyorum. Dünyayı ne kurtarır diye düşünüyorum. Buna çok kafa yoruyorum. Mesela KÜÇÜK ŞEYLER olabilir mi kurtuluşun anahtarı olabilir mi diye düşünüyorum. Soru sorayım: Küçük Şeyler NASIL büyük değişiklikler yaratır? Hiç düşündünüz mü? O şey peki sanat olabilir mi? Sanat mesela neleri değiştirebilir?

New Yorker yazarı Malcolm Gladwell, Tipleme Noktası (The Tipping Point) adlı parlak ve çığır açıcı kitabında, toplumumuzdaki önemli değişimlerin neden çoğu zaman birdenbire ve beklenmedik bir şekilde gerçekleştiğini inceliyor. Gladwell’e göre, fikirler, davranış, mesajlar ve ürünler çoğunlukla bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor. Nasıl tek bir hasta grip salgını başlatabilirse, metrodaki birkaç kaçak yolcu ve grafiti sanatçısı bir metro suç dalgasının başlangıcı olabilir ya da memnun bir müşteri, yeni bir restoranın boş masalarını doldurabilir. Bunlar sosyal salgınlardır ve havalandıkları -yani kritik kitleye ulaştıkları- an Tipleme Noktasıdır. Gladwell bizi, yeni fikir ve trendlerin doğal dölleyicisi olan özel kişiliklerle, ağızdan ağıza reklam olgusunu yaratanlarla tanıştırıyor. Gladwell fikirleri bulaşıcı yapan şeyin ne olduğu konusunda ipuçları bulmak için moda trendlerini, çocuk televizyon programlarını ve Amerikan Devriminin ilk günlerini analiz ediyor ve sanatı ortaya koyuyor ve şöyle bir sonuca varıyor:

“Sanat ve yaratıcılık “iyilik” ilhamı olabilir.

Yaratıcılık ve ondan doğan sanat işin sırrı. Yaratıcılık, insanın tüm hücreleriyle anlamasıdır. Kavramasıdır. Erişme, kavuşma, ulaşmadır. En çok okumak, muhakeme etmek, muhalif olmak, yeni insanlarla tanışma, yeni yerler görme, farklı kültürlerle derinlemesine tanışma, inovatif düşüncenin önünü oldukça hızlı açan deneyimlerdir. Ünlü entelektüel Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara kitabında şöyle diyor: Ah yaratıcı beyin, vah tasarımcı beyin! Dört milyar yıl sonra bugün insanoğlu her zamankinden daha güçlü fakat bu güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Harari soruyor: Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi? Çünkü ona göre, sadece dünyayı değil kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürür, bizi neye dönüştürür?”

Yani gelelim işin asıl sırrına... Amerikan Psikoloji Derneği diyor ki yaratıcı insanın gücü; tutkudan, umuttan, aşktan geliyor. Eğer işin kendisine adayamıyorsanız kendinizi benim gibi yapın. Onu adayacak birilerini bulun. Ben yaptığım her şeyi altı yaşında oğlum Ali için yapıyorum o doğduğundan beri. Sadece gurur duyduğu bir babası olsun diye. Her şeyi yapabilirim öğretmenim” demiş.  Bu işte benim kariyer zirvem. Daha önemli hiçbir cümle duymadım bu ana kadar! Ancak tutkulu insan öğrenir, tutkulu insan yaratıcı olur, bir insan tutkuyla bir şeye bağlanırsa devam edebilir. Sanat da bu tutkuyu artırır. Sadece sanat yapmak değil, izlemek de buna dahildir. Sanatı size yapmaya ve anlatmaya bundan sonraki yazılarımda da devam edeceğim.

Instagram

Popular Articles

Latest Articles