S­e­s­i­l­ ­A­k­t­ü­r­k­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­Y­e­r­y­ü­z­ü­n­ü­n­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­v­e­ ­E­n­ ­R­e­n­k­l­i­ ­K­u­t­l­a­m­a­s­ı­

S­e­s­i­l­ ­A­k­t­ü­r­k­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­Y­e­r­y­ü­z­ü­n­ü­n­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­v­e­ ­E­n­ ­R­e­n­k­l­i­ ­K­u­t­l­a­m­a­s­ı­

Rio Karnavalı; her yıl Hz. İsa’nın Allah katına çıkışı olan Paskalya perhizinden bir hafta önce, dünyanın her yerinden gelen milyonlarca turist eşliğinde kutlanıyor.

Latince “ete veda” anlamına gelen “carne vale”den türediği söylenen “karnaval”ın tarihi, M.S. 325 yılında İznik Konseyi’nde alınan kararla “ay” ile belirleniyor. 

Düzenlenen sokak gösterilerinde ve Sanbadromo’da, Afrika’nın ve Brezilya’nın büyüleyici renk ve desenleriyle yer alan dansçılar, sokak partileri, balolar, dolup taşan oteller, gece kulüpleri Rio de Janeiro’da günlük yaşamı adeta durma noktasına getiriyor.

Rio Karnavalı’nın tarihi, M.Ö .6.yy’da eski Yunan’da; Zeus’un Semele’den olan ve ismi “iki defa doğan” anlamına gelen şarap, bereket ve bitkiler tanrısı Dionysos’u kutlamak için yapılan Bacchanolia şenlikleri dayanıyor. Tüm Avrupaya yayılıp, Portekizliler aracılığı ile Brezilya’ya ulaşmış. Elbette karnavalın pagan yapısı Roma Katolik Kilisesi tarafından Hz. İsa’nın dirilişini kutlamaların odak noktası haline getirilmesi ile değişim yaşamış.

Karnaval’ın Brezilya yolculuğu ve Afrika etkisi

Karnaval’ın Brezilya yolculuğu ve Afrika etkisi

XV. yy sonlarında Avrupa’da işler iyiden iyiye karışmıştı. Uzunca bir dönem en güçlü kurum olan kilise gücünü yitirmekteydi. Din mahkemelerinde, yüzbinlerce kişinin, haksız yere ve çoğunlukla servetlerini ele geçirmek için ölüm emir verilmişti. 

Tanrının yetkileri ile donatılmış din adamları, elbette iyi bir mebla karşılığında cennetin anahtarını satılığa çıkartmış, şefkatiyle zenginlerin günahlarını affetmişti. 

Gel gelelim “arsa sahipleri” kiliseyle ilişkilerini dengede tutmaya çalıştıllarından; mantık ve insani değerlerin hiçe sayılmasına karşı çıkmıyor; gerçeği arayan, açıklamaya çalışan birçok düşünür ve bilim insanının, çeşitli işkence yöntemleri ile öldürmelerine ses çıkartmıyordu. 

Ama “affedilmeyenlerin” itirazı vardı. İnsan, kendi eliyle yarattığı karanlıktan yeniden dogma çabasındaydı. 

Gerçekten de yaşamın sınırları yeniden çizilirken, gözlerini yıldızlara dikmiş denizciler bu sınırları genişletmek için ufka doğru yelken açmışlardı. 

Venüs gözünü kırpmadan onları izlerken, Portekizliler yıldızların ve rüzgarın yardımıyla Brezilya’ya kıyılarına ulaştı. 

Brezilya’nın ismini aldığı büyüleyici renklerde çicek açan ağaç -“Paubresilia Echinata”-, üzerindeki taco tuocan kuşu; nehirler ve tüm canlılar, onların gelişine kadar kuş cıvıltıları eşliğinde ahengle yaşıyordu.

Bu yeryüzü cennetinin sahipleri olan Latin Amerikalı Tupi – Tapuia yerlileri yüksek kültüre sahip kentler kuramamışlardı ve yaşamsal yapıların eksikliği sebebi ile de nüfusları oldukça düşüktü. 

Böylelikle 1500 yılında, Pedro Alvares Cabral Brezilya’ yı zahmetsizce Portekize kattı. 

Avrupa’dan gelen gezginlerin ülkelerine dönünce lezzetli meyveler, bakir ve bereketli topraklar hakkında anlattıkları hikayeler; yeni yaşam koşulları arayışında olan Avrupalıları bu masal diyarında koloni kurma isteğine yöneltti. 

Kamış ağızlı flütler ve keman böyle buluştu. 

Bu döneme kadar Brezilya müziği hakkında pek bir bilgi yok gibi. Ulaşılabilen bilgiler, “yerli amerikan müziği”nin ilk transkripsiyonları, Jean de Léry gibi gezginlere ait.

Brezilya’daki ilk müzik faaliyetleri ise 1549’daki iki Cizvit Papaz tarafından başlatıldı.

Brezilya’daki ilk müzik faaliyetleri ise 1549’daki iki Cizvit Papaz tarafından başlatıldı.

Müzik misyonerlik çalışmalarında büyük önem taşıyordu çünkü müzik kelimelerin giremediği yerlere girebiliyor insanın aklında ilahi bir ritim yaratabiliyordu. On yıl sonra, yerli halk (reduções) için müzikal eğitimsel bir yapıya sahip yerleşim yerleri kurmuşlardı.

Bu arada başta Fransa ve Hollanda’dan koltuk altına sıkıştırdıkları planlarıyla gelen hayalperestler, birçok sorunla karşılaşmıştı. Toprak bereketli olmasına, bereketliydi, doğal zenginlikleri iştah kabartıyordu ama nüfus azdı. Şeker kamışı, kahve üretimi için toprağı işlemek üzere çalışacak kişilere ihtiyaç vardı ve en karlısı köle sistemiydi. 

Atlantiğin öte kısmında, Afrika’da, antik dünyanın parmak izi olan kölelik ve kulluk sistemi oldukça yaygındı. Borç köleliği, savaş esirleri köleliği, askeri kölelik, fuhuş köleliği ve ceza köleliği Afrika’nın birçok bölgesinde neredeyse insanın varlığından, ilk ilkel toplum düzenlerinden bu yana uygulanmaktaydı.

Yedinci yüzılda arap tacirler, tarafından başlatılan köle ticareti ise gelişip daha etkin bir system haline dönüşmek için sanki bu dönemi beklemişti. Afrikalı köle tacirleri, Brezilya’yı fetheden Avrupalı tüccarlarla tanışmasıyla Atlantiğin iki yakası arasında köle ticareti başladı. Angola köle pazarı zinciririn ilk halkalarından biriydi. 

Böylelikle Brezilya yerlilerinin kamıştan flütlerine, Portekizlilerin keman ve şarkılarına; Afrikadan zither gibi telli çalgılar, vurmalı çalgılar, mipira, zengin ritimler ve armonik sesler katıldı.

Afrika’dan Brezilya’ya gelen sadece çalgılar da değildi, canlı Afrika renk ve desenleri, şeytani ruhlardan koruma amacı ile kullandıkları tüy, kemik,ot, taş ve benzer materyallerden yapılan maskeler ve kostümler de geldi. Tüm bunların sembolik bir anlamı vardı ve modern Rio Karnavalı kostümlerinin tasarımında bütünleyici bir rol oynadı.

Afrika ve Brezilya arasında köle ticareti hızla devam ederken, kuzeyde ve Avrupa’da dengeler değişmekteydi. Avrupa’da isyanlar başlamıştı. Katolikler ve Protestanlar arasındaki Otuzyıl Savaşları olarak bilinen, kıtayı kana bulayan mezhep savaşları, Protestanların zaferi ile sona erecekti. I. Elizabeth İspanyol Armadasını yenmişti, İngiltere ve İskoçya anlaşma sağlamıştı ve Hollanda Kuzey Amerikadan çekiliyordu. 

Bu yüzden de Avrupa’nın baskısı artıyor ve topraklar doymak bilmez istekleri karşılamak için talan ediliyordu. İnsanlık dışı uygulamalar ve işkenceler başladı. Yaşam şartları gittikçe ağırlaşan açlık ve hastalıktan perişan haldeki köleler isyan etti fakat bu isyanlar kolaylıkla bastırıldı. 

1700’lere gelindiğinde Avrupa’dan göçler artmıştı. Kahvenin kokusu herkesi büyülüyodu ve italyanlarda bu yer yüzü cennetine kayıtsız kalamamıştı. Avrupa’dan gelenler beraberinde sazını sözünü eğlencesini de birlikte getirdi. 

Bacchanolia şenliklerinden çiçeklenen “Entrudo Festivali” Portekizli göçmenler arasında zamanı daha keyifli hale getirmek amacıyla başlamıştı. Birbirlerine su ve çamur atılan dostane sokak kavgaları, yeryüzünün en büyük eğlencesi “Rio Karnavalının” ilk kalp atışıydı.

Brezilya’da terk edilmiş, üzgün ve mutsuz köleler gerçek olamayacak düşler kurarken, Kuzey Amerika özgürlük şarkılarını söylenmekteydi.

İngiltere’de makinelerin yükselişi başlamıştı. İspanya’da Goya, bir çiftçinin silahlı askerler karşısındaki çaresizliğini resmederken fırçasını tutan Napolyon, bir de Portekiz Kraliyet Ailesi’ne gözdağı vermişti.

Napolyon’un tehditlerinin yarattığı tedirginlik sebebiyle Monark Brezilya’nın başkenti Rio de Janeiro’ya göç etti. Bu bir kraliyet ailesinin ilk kıtalar arası göçüydü.

1815 yılında Portekiz Kralı VI. Joao Brezilya’yı, Portekiz ve Algan’la birleşmiş krallık ilan etti. Brezilya koloni olmaktan çıkmıştı ancak Naiplik görevi Portekiz’indi.

Savaş bitince VI. Joao Portekiz’e geri döndü ve yerine oğlu Pedro tahta çıktı. Kral Pedro Portekizden ayrılıp bağımsızlığını ilan etti ve Bağımsız Brezilya İmparatorluğu’nu kurdu artık o I. Pedro Brasil‘di ve Dom Pedro olarak biliniyordu. 

Gel gör ki Brezilya’lı politikacılarla anlaşamayınca Dom Pedro’da Portekize döndü ve de yerine oğlu II. Pedro tahta geçti. 

Brezilya İmparatoru II. Pedro, Cumhuriyetin kurulması için tahtan indirildiği 1889 yılına kadar yarı parlementer bir monarşi ile ülkesini yönetti. Bu dönemde Avrupa’da Eyfel Kulesi açılmış, kuzeyde, buharlı gemilerle düzenli okyanus ötesi seferler başlamış, ABD’de, ilk 13 katlı gökdelen tamamlanmıştı. 

Artık festivaller de daha renkliydi. 1840’lara tarihlenen organizasyonlarından biri, İtalyan büyükelçinin eşi tarafından gerçekleştirildi. Müzisyen ve dansçıların katılımında düzenlenen bu baloyla, ilk Rio Karnavalı’ nın kutlandığı söyleniyor. 

Her nasılsa, toplumun daha az imtiyazlı bölgelerine, Rio’nun içi ve favelalara yayılarak daha büyük bir kutlamaya dönüşmüş ve davetliler, dönemin tanınan müzisyenleri eşliğinde çalınan polka ve vals ile dans etmişti. 

Aynı döneme denk gelen bir başka etkinlik de Portekizli centilmen Jose Noguera tarafından organize edildi. Geçit alayı, davullar tamburinler ve ıslıklar da dahil olmak üzere bir enstrüman kalabalığı ile sokaklar boyu ilerlenirken, halk bu coşkulu kutlamalara - enstrüman olarak - mutfak gereçleri ile katılmıştı.

Ve sonunda Kral Pedro köle tacirleri ve sahipleri tarafından nefret edilmesine, tahtan indirilmesine sebep olan hamleyi yaptı ve 1888 yılında “köleliği kaldırdı”. 

Böylece, kölelerin zor zamanlarında teselli buldukları, Batı Afrika ve Angola’ya özgü samba, köleliğin kaldırılması ile özgürleşerek Rio de Janeiro’ya taşınıp, müzik ve dans için ana merkezler haline gelen “Prace Onze” ve “Cidade Nova” gibi yerlere yerleşti. 

Bu gelişmeler karnavalın yapısını da etkiledi, geçit arabaları ve araçlar 1900 lere gelindiğinde, karnavalın ana odağı sayıldı.

Samba popüler hale gelince, besteciler, müzisyenler ve dansçılar yeteneklerini göstermek için birbirleriyle rekabet eden kulüpler kurup, düzenli olarak bir araya geldiler. Bu grupların oluşumu ilk samba okulu ‘Deixa Falar”ın 1928 yılında açılmasına neden oldu.. 

Samba okullarının yardım grupları, düşük gelirli mahallelerdeki aileleri destekleyecek bir alt yapı oluşturdu. Samba zevki büyüdükçe rekabet de büyüdü ve “Association of Schools of Samba City in Rio de Janeiro”nun kurulmasına yol açtı.

Alcione - Não Deixe O Samba Morrer

Samba, bir dönem müzikteki yeni arayışlar ve Rock’tan etkilense de Clara Nunes, Alcione gibi sanatçılar sayesinde önemini yitirmedi. 

Sambadrome dahil olmak üzere karnavalda düzenlenen samba geçitleri tüm dünya tarafından izlenebilen en ünlü etkinliklerden biri. Her yıl binlerce dansçı, şarkıcı ve müzisyen hazırladıkları şovlar, rengarenk kostümler ve eşsiz samba ritimleri ile izleyenleri büyülüyor. On iki samba okulunun, dört gün boyunca şampiyonluk ünvanı için yarıştığı, tartışmasız yeryüzünün en büyük partisi olan Rio Karnavalı hayatın coşkusunu yaşama arzusunda olanların uğrak noktası.

Popular Articles

Latest Articles