Popüler kültür vasıtasıyla topluma dayatılan ilişki algısının, hayatlarımıza negatif bir etkide bulunduğu söylenegelir hep.
Bunun doğrulanabilirliği tartışmalı da olsa, Toronto Üniversitesindeki araştırmacılar konuya benzer bir noktayı aydınlatmayı başardı.
Uzun süreli ilişkilerde seks hayatının akıbeti nerede durur, ne ölçüde önemlidir? Hayat gerçekten filmlerdeki, masallardaki gibi midir?
Maalesef pek öyle gözükmüyor. Toplumda git gide daha da kabul olan “tek eşlilik karşıtlığı” da bir nevi buradan çıkmış gibi görünüyor...
Yani en basit düşünce şekliyle “Bir erkek/kadın için neden tüm erkek/kadınlardan vazgeçeyim?”
Bu düşünce insanlara bir nebze de olsa soluk kazandırabiliyor olabilir ancak çözüm değil.
Araştırmaya göre uzun süreli ilişkilerdeki seks hayatının mutluluğu, problemlerin üzerine eğilmekten ve yataktaki beklentiler üzerine net olmaktan geçiyor.
İletişim, her zaman olduğu gibi, önemli.
"Acaba ruh eşi miyiz? Acaba o doğru kişi mi?"
1900 kişiden fazla bir grup üzerinden araştırmayı yürüten Jessica Maxwell, ‘ruh eşi’ ‘doğru kişi’ gibi kavramlara fazla bel bağlamayan çiftlerin daha mutlu bir seks hayatı olduğunu ortaya koymuş.
Cinsel yaşam =/= İlişki
Bu gibi kavramların tehlikesi; ilişkiyi kaderci, sınırları önceden belirlenmiş bir konsepte sokuyor olması.
Bu tarz ilişkilerde ne zaman seks hayatı monotonluğa girse, taraflar muhtemelen ilişkinin de kötü gittiğini düşünerek yollarını ayırıyorlar.
Sanki bir çözüm yolu olamazmış da her şey böyle yazılmış gibi...
Mexwell, her ilişkinin 2 ila 3 yıllık bir ‘cinsel cicim ayları’ olduğunu söylüyor.
Fakat bu süreçten sonra büyük ihtimalle baş gösteren problemlerin ve farklı beklentilerin, üzerinde konuşulup uzlaşılması gereken şeyler olarak kabul edilmesi gerektiğinin de altını çiziyor.
Yeterince çaba gösterilirse, ortak paydada buluşmamak için bir sebep yok.
Yeter ki problemler dürüstçe irdelensin, iletişim sekteye uğramasın, hayatlar bayram olsun.