1­6­ ­y­a­ş­ı­n­d­a­k­i­ ­E­n­v­e­r­ ­K­a­r­a­b­u­l­u­t­­a­ ­n­e­ ­y­a­p­t­ı­n­ı­z­?­ ­T­u­n­ç­ ­E­r­d­e­n­ ­Y­a­k­a­r­ ­Y­a­z­ı­y­o­r­!­

1­6­ ­y­a­ş­ı­n­d­a­k­i­ ­E­n­v­e­r­ ­K­a­r­a­b­u­l­u­t­­a­ ­n­e­ ­y­a­p­t­ı­n­ı­z­?­ ­T­u­n­ç­ ­E­r­d­e­n­ ­Y­a­k­a­r­ ­Y­a­z­ı­y­o­r­!­

Olay yerinde bir karmaşa vardır, etraf polisle doludur. Garipoğlu Ailesi'nin Vahşet Mağarasının önünde 16 yaşındaki Enver Karabulut polis arabasında oturur hem de saatlerce...

Enver Karabulut'a ne yaptınız?

Tüm Türkiye'nin yüreğini yakan bir cinayet işlendi üç ay önce... İlk ayrıntıları duyduğumuzda tüylerimiz diken diken oldu. Üç ay geçti, hepimiz hala bu vahşet ile ilgili yeni bir ayrıntıyı daha duyduğumuzda ürperiyoruz.

Bütün ülke derinden yaralandık. Acımız dinmiyor. Katil ya da katiller yakalanıp en ağır cezaları alınca, hapishanelere tıkılınca toplum olarak huzura kavuşacağız.

Münevver Karabulut cinayeti ile ilgili her ayrıntıyı konuştuk, yazdık, çizdik... Bir tek ayrıntıyı gözden kaçırdık, hem de hepimiz...

Enver Karabulut'u unuttuk...Münevver'in kardeşini... Babasının, annesinin acılarını gördük, görmeye de devam edeceğiz.

Ya Enver Karabulut'a ne olacak?

Onulmaz bir acıyı hayatı boyunca gitmeyen bir sızı olarak taşıyacak gözlerinde, hep yanacak yüreği...

32. Günde babası Süreyya Bey, öyle bir ayrıntı anlattı ki; kahroldum. Cinayetin dehşetinden bu ayrıntıyı kaçıran varsa diye yazıyorum bu yazıyı. En çokta İçişleri Bakanı'nın ve İçişleri Bakanlığının müfettişlerinin haberi olsun istiyorum.

O lanet olası, olmaz olası gün, Münevver öldürüldüğü gün polis eve gelir ve Enver Karabulut'u alır. Önce söylemezler ablasının öldürüldüğünü... "Münevver Kaçırıldı" derler... Doğru da yaparlar.

VE BÜYÜK YANLIŞ BAŞLAR:

Enver Karabulut, bindirildiği polis aracı ile birkaç saat önce ablasının vahşice katledildiği, siz ev deyin ben VAHŞET MAĞARASI diyorum, önüne götürülür. Saatlerce polis arabasının içinde oturtularak oranın önünde bekletilir. Henüz 16 yaşında bir çocuk biraz sonra, ablasının bir kaç saat önce içinde parçalandığı evin önünde polis arabasında saatlerce oturtulur.

Olay yerinde bir karmaşa vardır, etraf polisle doludur. Garipoğlu Ailesi'nin Vahşet Mağarasının önünde 16 yaşındaki Enver Karabulut polis arabasında oturtulur, hem de saatlerce...

O anda, aklıselim bir yetkili "bu çocuğu buradan alıp götürün" diyemedi mi? "Bu çocuğa şu anda hayatı boyunca bin tane psikolog gelse düzeltemeyeceği kadar zarar veriyoruz" diyemedi mi?

Şimdi 16 yaşındaki Enver Karabulut'un ruhunda açılan bu yaranın hesabını soracak bir tek makam, bir tek kurum, bir tek yetkili yok mu bu ülkede?

Enver, Elbet bir gün büyüyecek ama Enver gözünün nuru ablasının paramparça edildiği evin önünde, ne olup bittiğini bilmeden saatlerce bir polis arabasının içinde beklediğini hiçbir zaman unutamayacak. Durup durup ağlayacak Enver...Kahrolacak...

Enver elbet bir gün büyüyecek... Bir gün evlenip bir yuva kuracak... İlk doğan kızına Münevver adını verecek yüksek ihtimal... Bakıp bakıp ablasının gülümsemesini hatırlayacak kendi evladının gözlerinde...

Ama Enver unutmayacak o evin önünde çaresizce, bilinçsizce, çocuk aklıyla neden beklediğini. Ve saatlerce polis arabasında bekletildiği evde aslında bir kaç saat önce ablasının parçalandığını... o bir kaç saati unutmayacak Enver...

Sonradan, önünde beklediği evin birkaç saat önce ablasının paramparça edildiği ev olduğu öğrendiği anı hatırlayacak Enver, ruhunu yerden yere vuracak.

Ne hakkınız var bu çocuğa böyle bir acıyı yaşatmaya? Enver'in ruhuna böyle derin bir balta vurmaya ne hakkınız var?

Enver bir bakanın çocuğu olsaydı eğer, olay yerinin yakınına dahi yaklaştırır mıydınız ağlamasın diye? Yaklaştırsaydınız neler olurdu?


Lütfen, bu ülkede bunun hesabını soracak bir kurum olsun... Olsun ki bir daha böyle inanılmaz bir hata yapılmasın.

Son günlerde televizyona çıkıp önce okuduğu okulları sayıp, ardından çalıştığı kurumları ve kariyerini döktüren ve adına UZMAN(!) denilen insanların ağzında bir tek cümle "Kurumlara zarar vermeyelim"

Biz sizi anladık!

Eeee. Bir de konuştuğunuz kadar dinlemesini bilip siz de bizi anlayın.

Tamam, anlaştık, kurumlara zarar vermeyelim de. Hata yapınca eleştirilmeyen kurumlar hataların üzerini örtüyor. Siz de, sözüm ona uzmanlığınızla buna çanak tutuyorsunuz.

Kurumların hataları eleştirilmedikçe, düzelmez. Üstü örtülür. Hataların üstü örtüldükçe o kurumda çürüme başlar ve kokuşmuşluğa gider...

Haberiniz OLA....

Tunç Erden Yakar / Turuncutime.com

Popular Articles

Latest Articles