Ak Parti ve Chp arasında gerçekleşen koalisyon görüşmeleri sonuçlandı. Ortaya bir koalisyonun yapılamayacağı sonucu çıktı. İşte analiz:
ÇARPITILMIŞ DÜZ MANTIK
Aslında mantık çok basit:
Seçimi kazanamayan ve başkan olma ümitleri HDP tarafından söndürülen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, fena halde sinirlenerek, bu sırada kahramanca IŞİD ile savaşmakta olan PKK’ye saldırdı. Hem intikam aldı hem de dolaylı olarak IŞİD’i destekledi.
Sakın “Ama önce PKK iki polisimizi yatağında şehit etti” veya
“Ama Türk Jetleri IŞİD mevzilerini de bombalıyor” gibi “aptalca” itirazlarda bulunmayın..
Duymazlar, anlamazlar…
Çünkü bu basit mantık bir günde yaratılmadı. Bir buçuk yıldır basamak basamak taşlar döşendi ki bugün bu mantıksızlık üzerinde istenildiği gibi ahkâm kesilebilsin (“Surf yapılabilsin” diyecektim ama E. Mahçupyan daha önce söylemişti.)
İki yıla yakın zamandır yabancı medyanın ve bizdeki uzantılarının algı yönetiminden söz ediyorum. Hatta bir ara “yahu ben mi öküz altında buzağı arıyorum?” diye biraz geri çekilmişken önce Oral Çalışlar, “Alman Basını Bizi Niye Öpüyor” başlığı ile konuya dikkati çekti. Bugünlerde ise Halil Berktay serbestiyet.com'da yayımlanan 2 yazısında arka arkaya BBC haberleri üzerinde söylem analizi ödevi veriyor. E. Mahçupyan’ın “Çünkü Batı medyası için esas mesele Kürtler değil, Erdoğan ve AKP. Bu konuda olumsuz önyargı o denli sağlam bir zemine sahip ki, bunun üzerinde her türlü saçmalıkla ‘sörf’ yapmak mümkün gözüküyor.” cümlesi ile paranoya tedavisi görmekten vazgeçtim.
Evet zemin sağlam çünkü bu yola giden taşlar birer birer döşendi.
Erdoğan’ın önceliği Esad’ın devrilmesi.
Erdoğan IŞİD karşıtı Kaolisyona destek vermiyor.
Erdoğan ABD üstlerini kullandırmıyor.
Erdoğan IŞİD’e destek veriyor.
Türkiye Suriye’ye giden Cihatçıların metro istasyonu gibi.
Türkiye cihatçıları hastanelerinde tedavi ediyor.
(Yurtkur battaniyeli Suriye muhalifleri resimleri, battaniyeler bütün sığınmacı kamplarından edinilebilir)
Erdoğan cihatçılara silah yardımı yapıyor.
(Senaryo gereği tam bu sırada sahneye TIR’ları durduran paralel savcılar giriyor)
Ahan da Erdoğan’ın IŞİD’a silah götüren TIR’ları. Türkiye uluslar arası mahkemelerde yargılanmalı, terörist ülke ilan edilmeli.
IŞİD Kobani Kantonuna saldırdı. Sosyalist Kürtler kadın erkek kahramanca direniyor!
(Ne Kobani’si? Ne kantonu? Ayn el-Arap ne zaman Kobani oldu, orada ne çabuk sosyalist kanton kuruldu? 3 bin yıllık feodal halk ne çabuk sosyalizme adapte oldu? Orada yine birkaç bin yıldır yaşayan Araplar, Süryaniler, Türkmenler nereye kayboldu? )
PKK, kanlı IŞİD terörüne karşı kahramanca mücadele veren çevreci bir örgüttür, kendisi nasıl terörist olur? ABD ve AB’nin terör listelerinden çıkarılmalıdır.
Türkiye Kobani’ye yardım etmiyor (Oysa Kobani halkının tamamı Türkiye’de)
Türkler Kobani’ye kuvvet göndermiyor. (Orası sana Kobani, bir adım girdiğinde uluslar arası yasa gereği hem Suriye ile fiili savaşa giriyorsun hem de Rusya ve İran’ı karşına alıyorsun)
Kürtler Kobani’de kahramanca savaşacaklar ama cihatçıların geçişine izin veren Türkiye, Kürtlerin sınırı geçmesine izin vermiyor. (Kapıda toplam 70-75 Kürt var, “buyurun geçin” denince sadece 35’i geçiyor. Bunlar tırsınca Türkiye, Kuzey Iraklı Peşmergelerin Türkiye üzerinden Kobani’ye yardıma gitmelerine izin veriyor. Bütün yaralı Kürtler Türkiye’de tedavi ediliyor. Barzani Teşekkür ediyor, Türkiye olmasa başaramazdık diyor).
Suruç’ta yüzlerce genç Kobani’ye oyuncak götürmek için toplanmıştı ama Erdoğan’dan cesaret alan IŞİD, intihar bombasıyla 32’sini havaya uçurdu, barış sürdürülemez oldu, PKK da direnme hakkını kullanarak karşılık verdi. Böylece Erdoğan ateşkesi ihlal etmiş oldu. (Sakın “Yahu Suruç bombacısı ile AK Parti’nin ne alakası var, bir bağlantı bulabildiniz mi?” diye “aptalca” sorular sormayın çünkü bomba patladığı haberinden 20 saniye sonra Facebook ve Twitter “Katil Tayyip” paylaşımları ile doldu. Herkes biliyor ki pimi Erdoğan çekti!)
Erdoğan hükümeti, Ateşkesi ihlal etmesi yetmiyormuş gibi bir de IŞİD ile kahramanca savaşan PKK mevzilerine hava saldırısı düzenleyerek PKK’nın dikkatini dağıttı, IŞİD’e dolaylı olarak yardım etti. (Sakın, “Ama IŞİD’e de hava saldırısı düzenleniyor… Ayrıca Kandil’de ve Dağlıca’daki PKK haydutları hangi IŞİD ile savaşıyordu?” gibi “aptalca” sorular sormayın! Öte yandan, ortada bir “Erdoğan hükümeti” değil bir “Davutoğlu hükümeti” olduğu, hava saldırısı kararının Erdoğan değil, TBMM tarafından alındığı gibi teknik ayrıntıları hiç aramayın, her şeyi “O” yaptı işte!)
Arada ülke içinde öldürülen onlarca asker ve polis haberlerini hiç aramayın, onlar Erdoğan’ın saldırıları karşısında PKK’nin direnme hakkı.
Ve son gelinen nokta “Savaş sadece Erdoğan’a ve IŞİD’e yarıyor”
Tabi yine “E, kardeşim o zaman PKK saldırıları sürdürüp neden Erdoğan’a hizmet ediyor, manyak mı bu örgüt?” gibi “aptalca” bir soru sormayın…
Ve şimdi Demirtaş “PKK elini tetikten çeksin, hükümet de barışa hazır olsun” diye gevelemeye başladı. Ne oldu? Hani özerklik ilanı? Hani “asmayıp sadece yargılamalar”? Bir örgüt bu kadar aptal olabilir mi? Ortadoğu’da otuz küsur yıldır savaşmış ve yok olmamış bir örgüt tarihinde en avantajlı noktaya gelip hem meclise girmiş hem de barış masasına oturmuşken, kazanımlarını bir anayasa ile perçinleyip yeni haklar için pekâlâ mecliste mücadele edebilecekken bütün bu avantajları bir yana atıp birkaç polis birkaç asker katlederek kendi ayağına sıkar mı? Palavradan özerklik ilanı ile kendini gülünç duruma düşürür mü? Burada yine üst aklın bir operasyonu var ve bunu yapanlar hem Türk hem de Kürt halkına barışı katletmenin hesabını verecekler.
Yine de bütün bu dezenformasyon içerisinde benim favori haberim (ki dezenformasyon değil, doğrudan bir itiraftır) Cemil Bayık’ın Türk Silalı Kuvvetlerine yönelik “Kendini kullandırtma, bizim savaşımız AK Parti ile…” açıklaması idi. Utanmasa, “Ulan, 10 yıldır bi darbe yapamadınız, çekilin biz yapalım” diyecek.
İşte böyle “aptalca” sorular sormazsanız ve akıllı çocuklar olursanız siz de Erdoğan’ın nasıl bir Gargamel olduğunu görebilirsiniz…
Tabi sormamanız gereken başka “aptalca” sorular da yok değil, örneğin:
Ahmet Kaya’yı şerefsiz diye hedef gösterip memleketten kaçıran, Apo ile masaya oturdular diye hükümete nefret kusan Doğan medyası ne zaman PKK’lı oldu da Demirtaş’ı “Törkiş Çipras”, Törkiş Obama”, “divan bağlama” diye cilalamaya başladı?
Zilan deresinde, mağaralarda Kürt şakilerin nasıl kahramanca gebertildiğini ballandıra ballandıra anlatan Cumhuriyet gazetesi, şimdi niye Kandil güzellemesi yapıp PKK’nın nasıl da dağda bile yerlere sigara izmariti atmayan, ağaçları kesmeyen çevreci bir örgüt olduğunu anlatmaya başladı?
10 yıldır “Tehlikenin farkında mısınız? İran olacağız” diye bizi uyandırmak için kahramanca mücadele veren Cumhuriyet gazetesinde İran Dışişleri bakanı nasıl oluyor da makale yazıyor? İran olduk da bizim mi haberimiz yok?
Uğur Mumcu’nun katilini polisten önce yakalayıp “Acem bülbülü öttü” başlıkları atan, İran’dan ithal şeriatçı terörist halüsinasyonları gören Hürriyet, neden bugünlerde “İran Dışişleri Bakanı Zarif’ten Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Sert Eleştiri” başlıkları atıyor? (Belli ki gönül eski günlerdeki gibi 8 sütuna “Erdoğan’a TOKAT gibi eleştiri” manşeti çakmak ve patlangaç içinde “beceremiyorsun, çekil!” yazmak istiyor ama göz yemiyor…).
Az önce AK Parti – CHP koalisyonu görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığı bildirildi. Olumlu sonuçlansaydı ve İstanbul sermayesi bir şekilde CHP’yi iktidara taşıyabilseydi terör bir anda duracaktı. Ama göreceksiniz terör sürecek ve yukarıdaki yalanlara yenileri eklenecek.
AK Parti’nin kararı isabetlidir, kurulduğu günden bu yana hiçbir seçim kazanamamış, ancak tek parti faşizmi, darbe sonrası şaibeli ara dönemler ve kötü koalisyonlarla iktidara gelebilmiş bir partiyi bir kez daha sırtına alıp iktidara taşıyan kim olursa olsun hata yapardı. Barışa veya toplumsal uzlaşmaya faydası olacağını sananlar da fena halde yanılıyor.