B­i­r­ ­D­a­h­a­ ­O­n­u­n­ ­G­i­b­i­s­i­ ­G­e­l­m­e­y­e­c­e­k­:­ ­J­a­m­e­s­ ­B­o­n­d­ ­R­o­l­ü­n­ü­ ­R­e­d­d­e­d­e­n­ ­C­ü­n­e­y­t­ ­A­r­k­ı­n­’­ı­n­ ­A­z­ ­B­i­l­i­n­e­n­ ­1­4­ ­K­a­l­i­t­e­l­i­ ­F­i­l­m­i­

B­i­r­ ­D­a­h­a­ ­O­n­u­n­ ­G­i­b­i­s­i­ ­G­e­l­m­e­y­e­c­e­k­:­ ­J­a­m­e­s­ ­B­o­n­d­ ­R­o­l­ü­n­ü­ ­R­e­d­d­e­d­e­n­ ­C­ü­n­e­y­t­ ­A­r­k­ı­n­’­ı­n­ ­A­z­ ­B­i­l­i­n­e­n­ ­1­4­ ­K­a­l­i­t­e­l­i­ ­F­i­l­m­i­

Çizgi roman filmleri deyince aklınıza ilk Marvel ve DC evrenleri mi geliyor? Aslında Türkiye’de bu işler daha önce, Yeşilçam’ın zirve yaptığı yıllarda başlamıştı. Aslında bir doktor olan Fahrettin Cüreklibatur adındaki bir adam, karizmatik duruşu ve başarılı oyunculuğu sayesinde bu filmlerde parladı. Milyonlar onu Cüneyt Arkın olarak tanıdı…

60, 70 ve 80’li yılların filmlerini izlemek belki bu yazıyı okuyan çoğu kişiye hitap etmiyor, ancak Cüneyt Arkın zamana bağlı sınırları aşan ve 7’den 70’e neredeyse herkesin yakından bildiği biriydi. Bu yüzden hem kendisini daha iyi tanımanızı sağlayacak hem de daha popüler filmlerinin gölgesinde kalan hazine değerindeki eserlerini derledik bu yazıda… Ne de olsa oyunculuğa başladığı ilk 2 yılda 30 filmde yer alan bir isimden söz ediyoruz. 

Altın Portakal’da 2 büyük ödülün sahibi olan bu yapım, dönemin dünya sinemasında da Türkiye’nin adını duyuran bir film olmuştu. Ekonomik imkanlar sebebiyle “köyden kente göçme” akımının yaşandığı; bu sebeple pek çok ailenin doğduğu, büyüdüğü yeri terk edip kendi ülkesine yabancılaştığı yıllardı. Filmde de böyle bir ailenin hikayesi anlatılıyor. İzlerken dönemin Türkiyesine dair çok ciddi bir izlenime sahip olacaksınız. 

“Eskişehir’de askerlik yaparken, bizim kışlanın yakınında Göksel Arsoy ile birlikte Şafak Bekçileri’ni çeken Halit Refiğ ile tanışmıştım. Artist Mecmuası’nın yarışmasına girmemi Halit Abi istedi. Kazanınca da Gurbet Kuşları’nda verdiği rolle sinema maceram başladı.”

Dönemin popüler dergisi Artist tarafından düzenlenen yarışmayı kazanınca Cüneyt Arkın, kendisini bir anda Yeşilçam’ın içinde bulmuştu. Başrolde yer aldığı ilk film, Yeşilçam’ın sadece romantik dramdan ibaret olduğunu sananların bile döndüre döndüre izlediği bu yapım oldu. Filmin çekimleri sırasında Türkan Şoray’dan etkilendiği için dizlerinin titrediğini söyleyen Cüneyt Arkın, daha sonra Şoray hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştu:

“Sana aşkım kadar sinemaya da aşıktım. İkisi bir araya gelince şaşırıyordum. Biz aşkı oynamadık, var ettik. Türkan’ın çocuksu masumiyetine hayran olurdum.”

Cüneyt Arkın’ın kariyerindeki ilk büyük yapımlardan biridir Yakut Gözlü Kedi. James Bond hikayelerinden esinlenildiği de asla gizlenmez. Kore’de, çağlar öncesinden kalan bir Buda heykelinin yakut taşından gözleri çalınmıştır. Dönemin izleyicisine göre epey gerilim dolu olan yapım, bugün izlediğindiğinde belki biraz eğreti durabilir. Ancak zamanında Türk sinemasında nelerin denendiğini görmek isterseniz, tavsiye ederiz. 

Yeşilçam’da romantik filmlerin zirve yaptığı yıllarda elbette Cüneyt Arkın da jön olarak türe katkı vermişti. İnsanlar Yaşadıkça, adı gibi edebi yönü ağır. Eski aşk filmlerini sevip dönemin İstanbul ve Türkiyesini görmek isteyenler için bekliyor.

Suç filmleri de Yeşilçam’da önemli bir yere sahipti. Bu filmde hapisten çıkan bir kiralık katile hayat veren Cüneyt Arkın, o dönemde etkisini çokça hissettiren “Almanya’ya göç” hikayesinde baş rolü oynar. Tanımadığı birinden bir cinayet işi alan bu katil, dolandırılır ve intikam almaya çalışır.

Üç erkek tarafından kaçırılıp tecavüze uğrayan bir kadının yaşadığı trajediyi haber yapar gazeteci Murat… İşte o zaman başlar, tıpkı bugünkü kadın cinayetleri ve tecavüz vakalarında olduğu gibi hedef saptırmalar... Kadın suçlu ilan edilir, ancak Murat gazetecilik görevi gereği gerçeklerin peşine düşer. Arkın, bu filmle Altın Portakal’da En İyi Erkek Oyuncu seçilmiştir…

Bir cinayeti çözmeye çalışan Kore gazisi iki arkadaşın hikayesini izliyoruz. Ancak cinayetin izleri onları ülkedeki sosyal ve politik sorunların içerisine sürüklemektedir. Adı ve işçi-işveren metni sebebiyle senaryosu revize edilen filmin adı da İki Arkadaş olarak değiştirilmişti.

Altın Portakal’da 7 ödül birden alan bu eşsiz yapım, bir grup maden işçisinin verdikleri mücadeleyi anlatır bize ama ne mücadele… Dönemin toplumsal, sosyal ve siyasal yapısına ilişkin filmde verilen mesajlar o kadar net, o kadar çarpıcı ki burada yazarak anlatmak oldukça zor. Yeniden çekilmesi durumunda aynı ödülleri alır mı, aynı şekilde sevilir mi bilemiyoruz.

70’li yılların sonuna doğru tıpkı Kemal Sunal ve Tarık Akan gibi Cüneyt Arkın da halkın içinden, sokaktaki insandan izler taşıyan filmlerde rol almaya başlar. Yaşadığı gecekondu, zengin bir gencin arabasıyla çarpması sonucu yıkılan demir işçisi Rıza; hakkını yasal yollarla aramaya çalışır. Parayla susturulan komşuları olaya dahil olmayınca yalnız kalır Rıza...

1974 yapımı Baba 2 filminde Sicilya’nın köyünden ABD’ye göç eden Don Carleone’nin hikayesi, pek çok filme ilham olmuştı. Yeşilcam’ın uyarlama eserlerinden birisi olarak sivrilen Baba Kartal da bu hikayeyi yerelleştirip köyden kente göç eden yoksul bir adamın ailesiyle birlikte kirli işlere bulaşma hikayesini anlatıyor.

Polis memuru Ahmet, İstanbul’daki büyük uyuşturucu şebekeleri ve kaçakçılık ağlarının sahibi mafya babası Sungur ile mücadele eder bu filmde. Polis memurluğundan atılan Ahmet, yılmayacak ve mücadele etmeye devam edecektir.

Adını tahmin ettiğiniz gibi Atatürk’ten alan, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği vefakar öğretmen Kemal, Anadolu’da, nüfusunun çoğunluğu okuma yazma bilmeyen bir köyde görevlendirilir. Ancak burada sadece öğrencilerine ders anlatmakla kalmayacaktır Kemal, inandıkları uğruna tüm köyü karşısına alacaktır.

Senaryosunu ve yönetmenliğini Cüneyt Arkın’ın üstlendiği bu yapım, Arkın’ın kariyerinde bir dinlenme noktası gibi. Uzun yıllar mücadele filmleriyle izleyici karşısına çıkan Arkın, bu filmde eşi tarafından terk edilen bir babanın oğlu ile hayatta kalma mücadelesini anlatır.

gülün bittiği yer

Listedeki diğer filmler gibi YouTube’da yayınlanan versiyonu yok bu filmin. 12 Eylül dönemindeki trajik olayları ve etkilerini anlatan yapımın, yayınlandıktan sonra bir süre boyunca Türkiye’de yayınlanması, dağıtılması yasaklanmıştı. 

cüneyt arkın

Sinema tarihinin en jenerik karakterlerinden olan James Bond, bugüne kadar pek çok aktör tarafından canlandırıldı. Üstelik bu aktörler sadece ABD’li ya da İngiliz değillerdi. Yapımcılar ilk James Bond filminin başarısının ardından yeni bir yüz arayışına girer ve dönemin parlayan yıldızı Cüneyt Arkın için İstanbul’a gelirler. Ancak kendisi bu teklifi reddeder. Yerine seçilen Roger Moore, 7 film boyunca Bond karakterine hayat verir. Arkın o günleri ve teklifi neden reddettiğini şöyle anlatıyor: 

“Efsane falan değil, gerçekten reddettim... Adamlar buraya kadar geldiler ama ben sıcak bakmadım. Benim yerime de Roger Moore’u James Bond yaptılar. Hollywood’da özel hayat falan kalmıyor. Ne istediğin gibi gezebiliyorsun ne de dostlarla bir-iki laf edebiliyorsun. Burada da özel hayatım yoktu ama milletimin içindeydim en azından. Kendi çöplüğümde ötüyordum. Yıllar sonra bir davette Ömer Şerif’le karşılaştık. ‘Her şeyim var ama vatanım yok’ dedi bana. O dolarları kazanabilmek için vatansız olacaksın arkadaş. Bu da bana uymaz."

Kaynaklar: t24, leblebitozu.com

Popular Articles

Latest Articles