E­p­e­y­ ­ç­e­k­i­ş­m­e­l­i­ ­v­e­ ­t­a­r­t­ı­ş­m­a­l­ı­ ­ ­b­i­r­ ­t­o­p­l­a­n­t­ı­ ­s­o­n­u­c­u­n­d­a­ ­ö­d­ü­l­l­e­r­i­ ­p­a­y­l­a­ş­t­ı­r­d­ı­k­

E­p­e­y­ ­ç­e­k­i­ş­m­e­l­i­ ­v­e­ ­t­a­r­t­ı­ş­m­a­l­ı­ ­ ­b­i­r­ ­t­o­p­l­a­n­t­ı­ ­s­o­n­u­c­u­n­d­a­ ­ö­d­ü­l­l­e­r­i­ ­p­a­y­l­a­ş­t­ı­r­d­ı­k­

Jürinin yarışmaya katılan filmleri izlemesi ve değerlendirmesi nasıl bir süreçti? Jüri üyeleriyle fikir alışverişi yaptınız mı? Bize biraz Cannes’daki jürilik deneyiminizin detaylarından bahsedebilir misiniz?

- Aslında birbirinden çok farklı sinema anlayışlarına sahip insanlardan oluşan bir topluluğun, bir filmi değerlendirme adına ortak bir karar verebilmesi çok da kolay olmayan bir durum. Çünkü bilindiği gibi, sanatta mutlak diye bir şey yok. İyi film, kötü film denen şey, çok kişisel bir şey. Değerlendirme kıstasları elbette var, ama çoğunlukla sadece yüzeysel derinliklere ulaşabiliyor. Sinemada, sanatta jürilik, filmleri hep biraz indirgemeye maruz bırakmakla olabiliyor ne yazık ki, doğası bu. Örneğin filmlerle tamamen öznel bir ilişki kursan olmuyor, ki aslında insanlar sanat eserleriyle öncelikle öznel bir ilişki kurar. Senin bir filmi sevmene sebep olan şey, çoğunlukla sende mevcut olan bir şeyden kaynaklıdır. Ama bu, onu savunmana yetmez. Nesnel olmaya kalksan, elinde kuru kuruya bazı teknik kural ve karşılaştırmalar kalır, ki o da bir filmi değerlendirmeye asla yetmez. Bir sinemasal kural, bir filmde işe yarasa bile, diğerinde işe yaramayabilir.

Ya da bazen hiçbir kurala uymayan bir film çıkıp her şeyi altüst ederek yine de iyi bir film gibi görünebilir ve seversin vs... Yani işin özü, aslında bu işin tek bir doğrusu yok. Çıkan sonuçlar da, aynı ölçüde değişken ve göreceli. Ayrıca bence ortak yapılan her iş ya da alınan her karar biraz ortalamadır ki bu da biraz vasatlığa kapı aralayabiliyor. Jürilik sistemi de biraz böyle. Çıkan sonuçlarda bu bir tehlike.

O yüzden, her ne kadar, ödüllerin filmler üzerinde ve dolayısıyla izleyiciye kadar ulaşmasıyla ortaya çıkan film kültürü üzerinde önemli etkileri olsa da, ödüller, bir filmin derin gerçekliğini ve değerini ortaya çıkarmakta her zaman mutlak bir başarı sağlayamayabilir.

Bu handikapı minumuma indirmek, bu sorumluluğu elden geldiğince doğru yerine getirebilmek için ekstra bir çaba harcamak gerek diye düşünüyorum. Biz de bunun için uğraştık ve bu sebeple, her jüride olduğu gibi, filmler hakkında konuştuk, tartıştık ve fikir alışverişlerinde bulunduk. Aslında çok öğretici ve zihin açıcı bir süreç.

Öznel olarak etkilendiğin şeyin tam olarak ne olduğu üzerine düşündüğün, onu karşındakine tam olarak ifade edebilmenin yollarını aradığın, dengeleri gözeterek, desteklediğin filmleri ve sinema anlayışını ön plana çıkarmaya çalıştığın, heyecanlı ve motive edici bir maraton.

Hürriyet
Cannes Film Festivali jüri üyeleri Greta Gerwig, J. A. Bayona, Ebru Ceylan, Pierfrancesco Favino, Lily Gladstone,
Eva Green, Hirokazu Kore-eda, Nadine Labaki, Omar Sy, “Altın Palmiye Onur Ödülü”nü alan Meryl Streep ve Fransız oyuncu Juliette Binoche ile.

SONUÇLARIN SIZDIRILABİLME İHTİMALİNE KARŞI TELEFONLARIMIZ TOPLANDI

Bu yıl festivalde kaç film vardı?

- Bu yıl festivalde, ana yarışmada yarışan 22 film vardı. Dolayısıyla her gün neredeyse 3 film izlemek durumundaydık. Yarışma filmlerinin gösterildiği ana salonda (Lumiere) jüri, izleyicilerle birlikte, kendilerine ve yakınlarına ayrılmış genişçe bir locadan yapımları izliyor.

Biz, iki günde bir, festival ana binasında yer alan, jüri için ayrılmış bir toplantı ve dinlenme odasında toplanıp o ana kadar izlemiş olduğumuz filmler üzerine sohbet ettik. Filmler hakkındaki görüşlerimizi çok detaya girmeden kısa kısa paylaştık.

Ödül töreninin olduğu gün neler yaşadınız?

- Yarışmadaki bütün filmlerin gösterimleri bittikten sonraki gün, yani ödül töreni günü, sabah bizi otellerimizden alıp Cannes’ın biraz dışındaki özel bir villaya götürdüler. Orada, sonuçların sızdırılabilme ihtimaline karşı prosedür gereği telefonlarımız toplandı.Villanın bahçesindeki ağaçların arasındaki bir masada oturup, saatler süren epey çekişmeli ve tartışmalı bir toplantı ve oylamalar sonucunda ödülleri paylaştırdık.

Bu son toplantıda, festival başkanı Thierry Fremaux da bulunuyor. Ama kesinlikle hiçbir şekilde hiçbir karara karışmadan, izleyici olarak. Sonra villanın başka bir terasında, yine bizim için hazırlanmış şık bir masada, Michelin yıldızlı bir şef tarafından hazırlanıp sunulan bir yemek yedik ve tartışma sürecinin bitmiş olmasının da vermiş olduğu bir rahatlamayla bahçenin gizli ve huzurlu köşelerine dinlenmek için dağıldık. Bir Eric Rohmer filmi gibi bir atmosferin ve bahar güneşinin altında, telefonlarımız da olmadan, sessizliğin, doğanın, güneşin ve görevimizi kazasız belasız atlatmış olmanın verdiği rahatlamanın tadını çıkarmaya çalıştık. Ta ki akşamın ilk saatlerine kadar.

Kapanış töreni saati yaklaşınca direkt festival binasına götürüldük. Kapanış provası, giyinme, hazırlanma vs. her şey, sonuçların gizliliği konusunda bir risk oluşmasın diye otellerimize dönmeden, festival binasında bizlere ayrılmış hazırlanma odalarında yapıldı.

Ve oradan direkt olarak kimseyle ilişki kurmadan ödül törenine girmek üzere kırmızı halıya getirildik. Sonrasında ödül töreni ve festival yemeği... Telefonlarımız ancak tören sonrasında geri verildi.

Sadece izlenmesi gereken filmler değil, katılınması beklenen bir sürü davet, yemek gibi yan etkinlikler de fazla olduğu için, hem bedenen hem de zihinsel olarak epey yorucu ve uzun bir maraton olduğu söylenebilir. Bu nedenle jürinin rahatını ve konforunu son derece üst düzeyde tuttuklarını da söylemem lazım.

Hürriyet

CANNES YEMEĞİNDE ‘KIYIDA’ SÜRPRİZİ

◊ Festivalde yaşadığınız, sizi etkileyen ve unutamadığınız bir an ya da deneyim oldu mu? Eğer varsa paylaşır mısınız?

- Bir öğlen, çok kısa, sadece 1 saatlik bir arada, Cannes kalesindeki eski kilisenin bahçesinde, Cannes belediye başkanının hızlı bir öğlen yemeği davetine gittik. Birden açık havada, benim Cannes’da yarışmış kısa filmim “Kıyıda”da kullandığım müzik çalmaya başladı. Önce üzerime alınmadım, ama meğerse her bir jüri üyesi için özel bir mesleki anlam ifade eden müzikleri araştırıp bulmuşlar ve sırayla bunları çaldılar sonra yemek boyunca. Tuhaf ve güzel bir duygu yaratmıştı üzerimizde. Aklıma ilk bu hoş sürpriz geldi.

◊ Jüri üyeleriyle Türk sineması ve Türkiye hakkında fikir alışverişi oldu mu? Ülkemiz hakkında neler düşünüyorlar?

- Ülke sinemalarından çok, sevdiğimiz filmler ve yönetmenler üzerine konuştuk.

Hürriyet

GRETA BAŞKALARINA KARŞI İLGİLİ VE MERAKLIYDI

Jüri başkanı Greta Gerwig ile çalışmak nasıldı? Greta nasıl bir jüri başkanıydı?

- Greta Gerwig, egosuz, sevimli, duygusal ve son derece yumuşak huylu bir insan. Bir yaratıcı sanatçının olmazsa olmazı olduğunu düşündüğüm önemli bir özelliğe de kendiliğinden sahip biri: Başkalarına karşı ilgili ve meraklı olmak. Benim çok dikkat ettiğim ve insanlarda önem verdiğim bir özelliktir. O yüzden bu özelliğini vurgulamak istedim. Onun üzerindeki yük daha büyüktü kuşkusuz ama gayet hafif, neşeli ve açık yürekli bir şekilde sorumluluklarını yerine getirip bizi de rahatlatacak şekilde süreci yönetip tamamladı. Hatta festival sonrası da haberleşmemiz için bir WhatsApp grubu kurdu. Tanımaktan çok memnun olduğum bir insan oldu benim için.

Festival boyunca tipik bir gününüz nasıl geçiyordu?

- Ben, erkenden kalkıp, otelde kahvaltı yaparken, bir yandan da bir önceki gün gösterilmiş filmler üzerine yazılıp çizilenleri gözden geçiriyordum. Pek çok jüri üyesi, etkilenmemek için bakmadığını söyledi yazılanlara ama ben bakıyordum doğrusu. Baktığımı da söyledim. Sonrasında Bilge’yle (Nuri Bige Ceylan) sahilde yürüyüş yapıp, arkasından tüm gün, gece yarısına kadar sürecek olan filmleri izlemeye giriyordum. Geç vakitte son filmden çıkınca, katılmak zorunda olduğum bir davet ya da yemek yoksa hemen odama gidip o gün izlediğim filmlerle ilgili notlar alıyor ve sıcak bir şeyler içip hemen yatıyordum yorgunluktan. Rutinim genellikle bu şekildeydi.

Cannes’da jüri olmak sizin hikâye anlatmaya yaklaşımınızı nasıl etkiledi?

- Tabii ki öğretici bir süreçti. Yaklaşık 2 hafta boyunca hem çok fazla film izliyor hem de çok farklı görüşlerde olan insanlarla film kritiği yapıyorsun. Üstelik hepsi de kendi alanında başarılı, üretken, kendini iyi ifade eden ve dünyası olan sinemacılar. İster istemez birtakım farkındalıklar yaratıyor böyle bir süreç.

 

 

Popular Articles

Latest Articles